Türkiye Mevlevihanelerden farklı olan birkaç özeliğinden bahsetmek istiyorum:
- Kütahya Mevlevihanesi erken dönemde kurularak varlığını ve işlevini 1925 yılına kadar kesintisiz olarak devam ettirilmiştir.
- Mevleviliğin kurulup intişarında etkisi açık olan Ergun Çelebi, vefat edince Hezar Dinarı Mescidine defnedilmiştir. Mevlevilik de bu bina etrafında kurulup gelişmiştir. Bina, tarih içinde çeşitli onarımlar geçirmiştir. Bugün dahi asli hüviyetine uygun bir şekilde en azından cami olarak kullanılmaktadır. Mevlevihanedeki zevatın manevi tesirleri hala devam etmekte olup, bu konuda ehlinden oldukça fazla sayılabilecek menkıbe anlatıla gelmiştir.
- Gerek bina gerekse tekkenin hizmetlerinin devam etmesi için çeşitli vakıflar kurulmuştur. Bu vakıfların gelirleri dönem içinde gelişerek etkinlikleri artırmıştır.
- Burada görev yapmış olan dedeler çoğu neseben Mevlana soyundan geldiği için bu asaleti her dönem muhafaza etmişler. Dedeleri Mevlana’nın manevi mirasına sahip çıkmışlardır. Aileye mensup kişilerde bu asaleti bugün dahi müşahede etmek mümkündür. Mevlevilikte bilinen ilk kadın mesnevihanlar olan Kamile ve Fatma Hanım’a söz konusu dergah çevresinde rastlanılmıştır.
Mevlana Celalettin Rumi aşağıdaki ifadelerle Kütahya Mevlevihanesini aşağıdaki gibidir:
Agah ol ki, veliler … (döneminde) İsrafil’dirler. Ölüler onlardan can bulur, gelişirler.
O ses Tanrı kulunun boğazından çıksa da esasen ve mutlaka padişahtan gelir.
Savaşçı aslanın mahiyetinde giden kişinin kebabı gece olsun gündüz olsun eksik olmaz.
Her peygamberin her velinin bir mesleği vardır. Fakat değil mi ki hepsi Hakk’a ulaştırıyor, birdir.
Filozof hannane direğinin inlemesini inkar eder. Çünkü velilerin duygularından haberi yok.
Ey azıcık bir şeyden kırılan sırça gönüllü sen sabrın zevkini ne bilirsin.
Hele o çikil güzeline ulaşmak için sabrın lezzetini .
Dünya güzelliğine bile sabredemiyorsun. Bunu yaratana nasıl sabrediyorsun.
Tanrı erinin gönlü derde düşmedikçe Tanrı hiçbir milleti rüsvay etmemiştir.
MUSTAFA UYSAL
ARAŞTIRMACI-YAZAR
Kaynakça: Kütahya Erguniyye Mevlevihanesi
Sayfa: 104-105