Kültür varlıklarımıza zarar veren ve medeniyetimizi yok eden eser kaçakçılığı, ülkemizin en büyük sorunlarından birisidir. Zaman içerisinde birçok önlem alınsa da bu durum her dönem farklı şekillerde gerçekleşmeye devam etmiştir. Tarih boyunca, farklı amaçlar doğrultusunda oldukça zengin olan kültür mozaiğimiz yağmalanmış ve yasa dışı bir ticarete dönüşmüştür.
Eser kaçakçılığı, tarihi bir eserin sadece bulunup ya da çalınıp satılmasından öte, daha geniş kapsamlı bir zincirin parçasıdır. Bu zincirin her bir halkası bir suç ağıyla örtülüdür. Geçmişten günümüze ne yazık ki ülkemizde yapılan kaçak kazılar, define aramaları sonucu ibadet mekanları ve eşsiz koleksiyona sahip müzelerimiz bu zincirin oldukça dikkatini çekmiştir. Eser kaçakçılığı belirli adımları içeren bir süreci bizlere gösterir. Müzelerin soyulması, tarihi alanla da gerçekleşen kaçak kazılar, define aramaları bu sürecin ilk adımıdır. Eserler yasa dışı bir biçimde ele geçirildikten sonra bu eserleri talep edenlerle bir iletişim ağı oluşturularak, talep eden insanlara veya gruplara yönlendirilir. Eserler yurt dışındaki müzayedelere, müzelere verilebileceği gibi, bu eserleri satarak bir ticaret ağı oluşturmak isteyenlerde olabilir. Bu yağmalar sonucu kaçırılan eserlerin birçoğunun günümüzde yurt dışındaki müzelerde ve sanat galerilerinde sergilenmesi önemli bir ayrıntıdır.
Bu bakımdan eser kaçakçılığını diğer suç örgütleriyle ele almak daha doğru olacaktır. Nitekim gerçekleşen suçlar incelediğinde eser kaçakçılığı, uyuşturucu ve silah kaçakçılığından sonra üçüncü sırada yer almaktadır. Çalınan eserlerin çeşitliliğinden dolayı tarihsel süreçte bu yasa dışı eylem “eski eser kaçakçılığı”, “eser kaçakçılığı”, “tarihi eser kaçakçılığı” gibi benzer ifadelerle belirtilmiştir. Buradan yola çıktığımızda eser kaçakçılığı; “Bir toplumun doğal ve kültürel mirası niteliğindeki kültür ve tabiat varlıklarının, bilimsel amaç ve yöntemlerden uzak olarak, kaçak kazılar ve soygunlarla yalnızca maddi amaç güdülerek ele geçirilmesi, onu ticari bir meta gibi görülerek yurt içinde ve dışında pazarlanması ve üzerinden kişisel çıkar sağlanmasıdır.
Defineciler eserlerin tahribatı ve talanı konusunda ilk sırada yer almaktadır. Genel olarak bilinçsizce yapılan kazılar neticesinde arkeolojik eserlere zarar verilmekle birlikte, kısa yoldan zengin olma iç güdüsüyle hareket etmektedirler. Defineciler için eserin kültürel mirasa katkısının bir önemi yoktur. Önemli olan, bulunan eserin maddi değeridir; yani paradır. Maddi getiri elde edecek değerdeki materyallere ulaşmak adına; tarihi eserlere ve arkeolojik alanlara geri dönülemeyecek zararlar verirler. Define aramaları zaman içerisinde söylentilerden ve efsanelerden sıyrılarak teknolojinin de katkısıyla biraz daha sistematik bir şekilde gerçekleşmeye başlamıştır. Dedektörlerin devreye girmesiyle definecilik, zengin olmanın en kestirme yolu olarak değerlendirilmiştir. Eskiden ilkel araçlarla gerçekleştirilen bu yasa dışı eylem, günümüzde dozerler, vinçler ve son teknolojik cihazlarla gizli bir şekilde uygulanmaktadır. Defineciler dışında bilinçli olarak höyük, nekropol, arkeolojik sit alanı gibi yerlere kaçak kazı yapanlar da bulunmaktadır. Definecilerden tek farkı bu kişiler rast gele hareket etmeden bu özel alanları kendi çıkarları uğruna kullanırlar.
Kaçak kazılar dışında müze, cami, kilise, sinagog ve kütüphane gibi önemli ve değerli mekanları soyan gruplarda bulunmaktadır. Hırsızlık olarak başlayan bu eylem eser kaçakçılığı şeklinde devam etmektedir. Genel olarak müzelerden çalınan veya INTERPOL tarafından aranan eserlerin satışı tercih edilmemektedir. Önemli olan yeni keşfedilmiş, bilim insanları tarafından analiz edilmemiş, envantere kaydı yapılmamış eserlerin satışıdır. Bu şekilde eserin ticareti daha az riskli bir biçimde gerçekleştirilir. Çünkü eserle ilgili yetkili makamlarda bilgi yoktur ya da yok denecek kadar azdır.
Not: İlgili makale alıntı yapılarak yazılmıştır. Bir suç unsuru olan konuda sadece o alanın yetkili kişiler dışında bir makale olduğu alıntı yapılmadan aynen yazılması gerekliliği net bir gerçektir. Ülkemizin geçmişten diğer uygarlıklardan ve diğer devletlere ait tüm eserlerin korunma Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasası ,Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Birleşmiş Milletler UNESCO korunması gereken tarihi eserler konunda net olarak bildirimiştir. Tarih makaleleri, tarafsız, objektif olarak yazılması gerektiği bilgilendirme notu yazarak bu konunun ne kadar önem arz etmektedir.Saygılarımla.
Mustafa UYSAL
Araştırmacı-Yazar
Kaynakça:
Yazar:Online Web Adresi
http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/ET002519.pdf
Yazar: Özhan BAKI