Vefa İstanbul’da veya bir başka şehirde bir semt adı değildir. İnsanlığın gereği; kendisine yapılanların, sağlanan emek ve katkıların değerini bilme, yapanlara saygı duymaktır en temel anlatımla. İnsan hayatı bir andan ibaret değildir. Geçmişin bir devamı, geçmişin bir birikimidir. İşte vefa insanların geçmişte kendisine maddi ve manevi destek olanlar ile “sevgiyi sürdürme, sevgi ve dostluk bağlılığı” demektir.
Vefa duygusu ve vefalılık olgusu yaşantımızda çok önemli bir sıfattır. Zira bu sıfat; güvenilirliği, dürüstlüğü, sadakati ve hakkaniyeti içinde taşımaktadır.
Yaşlı bir adama sokakta yürürken bisikletli çarpmış ve hafif yaralanmış. Görenler hastaneye götürmüşler. Görevliler röntgen çekmek isteyince, yaşlı adam huzursuzlanır; “acelesi olduğunu, röntgen istemediğini” söyler. Hastane görevlilerinin, merakla acelesinin nedenini sorduklarında da;
“Eşim huzur evinde kalıyor. Her sabah birlikte kahvaltı etmeye giderim, gecikmek istemiyorum” deyince,görevli, “eşinize telefon açar gecikeceğinizi söyleriz” demiş.
Yaşlı adam üzgün bir ifade ile: “Ne yazık ki eşim Alzheimer hastası ve hiç bir şey anlamıyor, hatta benim kim olduğumu dahi bilmiyor” demiş.
Görevliler hayretle: “Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor, neden her gün onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyorsunuz?” diye sorduğun yaşlı ihtiyarımızın verdiği cevap çok manidar; “Fakat ben onun kim olduğunu biliyorum”
“Ben onun kim olduğunu biliyorum” Evet sevgili dostlar; vefa, verilen sözlere sadık kalmak, arkada bırakılanları unutmamak, dostluğun asaletine ihanet katmamaktır. Kısa anlatımla; tam, mükemmel, içten, sağlam ve sarsılmaz kalp bağlılığı, sadakat ve üstün ahlak özelliğidir. Tıpkı yaşlı amcamızın davrandığı gibi. Bu konuyla ilgili bir hikâyede Çanakkale Savaşında geçer.
Çanakkale Savaşının en kanlı sahnelerinin birinde. Bir asker, arkadaşının az ileride kanlar içinde yere düştüğünü gördü. Ateş yağmuru altındaydılar. Siperden dışarı hamle yapacağı sırada, yanındaki asker omzundan tutarak içeri çekti:
“Büyük bir ihtimalle ölmüştür. Boşuna kendi hayatını tehlikeye atma” dedi.
Fakat o dinlemedi ve kendisini siperden dışarıya attı. Korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı.
Sırtına alarak koşa koşa geri döndü. Fakat cesur asker yaralı arkadaşını kurtaramamıştı. Siperdeki arkadaşı; “Sana gitme demiştim. Hayatını tehlikeye atmana değdi mi?”
Giden, yaşlı gözlerle: “Değdi” dedi, “hem de çok değdi…”
“Nasıl değdi?”
“Yanına vardığımda henüz sağdı”: “Geleceğini biliyordum… Geleceğini biliyordum dedi.
“Onun bu sözlerini duymak, dünyalara bedeldi benim için. Çünkü güvenini boşa çıkarmadım.”
İşte vefanın en nadide örneklerinden biri.
İnsan ilişkilerinde, güven duygusunun oluşması çok önemlidir. Söz namustur. Kişi namusu hususunda titiz olduğu kadar sözünü yerine getirmede de o derece titiz olmalıdır. Tutulamayacak söz verilmemeli, yapılabilecek özveriden de kaçmamalıdır. Güven duygusunun en önemli ölçüsü ise vefalılıktır.
Değerli dostlar; toplumu kaynaştıran, gönülleri birbirine derinden bağlayan, sevgi ve muhabbeti artıran vefa içerikli davranışlarımızdır. Bu davranışlar sayesinde gerek aile ortamı, gerek iş ortamı, gerekse toplum ortamı insanca yaşanacak bir hal alır. Bu konuda bugünün büyüklerine düşen; sevgi ve saygı duyan, sadık, vefalı, şefkatli, merhametli, ufku geniş, cesur ve mert, dinlemesini bilen, işlerinde ve davranışlarında adaletli güvenilir insanların sayısının artmasına katkıda bulunmaları ve onlara örnek olmalarıdır. Bu bağlamda, çaba gösteren, insanlar arasında sevgi, muhabbet, dostluk bağları kuranlara ne mutlu. Hepinize iyi haftalar…