İnsanın yaşı belli olsa da, beli olan sona yaklaştığının hissini arttırsa da gençliğini özlüyor ve bu özlemini anlatma isteği artıyor. Anlatırken o günleri tekrar yaşadığı içindir belki de. Bende bu haftaki yazımda gençliğimden söz etmek istiyorum.
Bizim gençliğimizde insanlar çok daha samimi, güvenilir ve yardım severdi.
Sokaklar böyle boş ve ruhsuz değildi, herkes sokaklardaydı aksine kimse eve girmezdi, büyükler çay sohbetine dalarken, çocuklar sokaklarda tipi tip, gazoz kapağı, misket, yakar top, çelik çomak, saklambaç oynar, gençler mahalle maçları yapardı.
O zamanda televizyon vardı ama her evde bulunmazdı, siyah beyazdı her şey ama yaşamımız renkliydi. Böreğimizi, çekirdeğimizi alır Tv olan komşumuza sinemaya gider gibi giderdik.
Herkesin televizyonu yoktu, filmler diziler kısıtlıydı ama bizim Teksas, Tommiks, Zagor, Mandreke gibi KOLLEKSİYONLARINI yaptığımız çizgi kahramanlarımız vardı. Onları arkadaşlarımız ile değiştirmek suretiyle okurduk.
Ya komşuluk? Bambaşkaydı komşuluklar gençliğimizde. Bayramlar da başkaydı, öyle seyahatler, tatil vs yoktu. Ayırım, ötekileştirme, öteleme yoktu. Bir başkaydı bayramlar. Şeker toplama, harçlık alma bunları biriktirme veya harcama en büyük zevklerimizdi. Hele bayramlık sevinçleri….
Sabah evden çıkar akşama kadar sokaklarda oyun oynar, komşu evinden su içer, yemek yer yine oyuna koşardık. Komşunun çocuklarını istediğin gibi öper koklar oynardın.. Kimse "ulan çocuğu taciz mi edecek" diye seni kollamazdı. Şimdi çocuklarımızı bırakın sokakta oynatmayı kapımın önündeki bahçemizde bile tek başına bırakıp da oynatamıyoruz
Acılarımızı paylaşırdık, sevinçlerimizi de, ya bana bir şey olursa diye bu kadar dertlenmezdik, birimizde cenaze olsa yasını bütün sokak tutardık. Birimizin sevinçli gününde tüm komşular mutluluk duyarlardı…
Sevmek öyle kolay değildi, aşk emek isterdi, yürek isterdi, öyle üç günlük aşklar yoktu, yıllarca içinden sever ama söylemeye korkardın, sevdin mi adam gibi severdin.
Komsu kızları komsu erkek çocuklarına emanetti. Çocuklar oynarken gece 22.00 23.00' lere kadar anne baba bahçelerde komşularla oturur bizler oynardık ama hiç kimse kimseye kötü gözle bakmazdı.
Sıkımı bir başka mahalledeki bir kimsenin çocuğu senin mahallende çapkınlık yapacak
Komşu Ayse abla hadi yavrum bana 2 ekmek alıver dese, sorgulamadan, düşünmeden gidiyordun. Kömürü gelenin kömürü el birliği ile taşınırdı. İnsanlar insandı, adamlar adam, komşular komşu, hüzünler ve sevinçler ortaktı, yaşamda bir tat vardı.
Kredi kartı nedir bilmezdik O yıllar O yüzden bakkala borç yazdırırdık. Bakkallar süpermarket olmadığı için haciz falan gelmezdi.
Semtlere göre okul farkı yine vardı ama kimsenin anası babası "benim çocuğum onunla, bununla aynı sınıfta olamaz" diyemezdi. Özel okul, özel ders kimsenin gündeminde olamazdı. Ayıptı, günahtı, gerçekten Allah’tan da kuldan da utanırdı insanlar.
Öğretmenler saygı görürdü. Ana baba gelip höt zöt edemezdi. Onlar da öğrencilere tecavüz etmezlerdi. Öğretmenlerden gizli sigara içmek cesaretti ama, öğretmenden ateş istemek, onlarla tartışmalara girmek, okul önünde uyuşturucu satmak akla hayale bile gelmezdi!.. Siyah önlükleri, beyaz yakaları olan, sabahları okulda Andımızı bağıra bağıra söyleyen çocuklardık biz…
İnsanlar birbirilerini çok daha fazla seviyorlardı, çok daha fazla yardımseverlerdi, Evlerimizin kapıları içeride olduğumuz sürece kilitlenmezdi, randevusuz gidilebilirdi komşularımıza, Zam endişesi, doğal gazın kesilme korkusu, yolda kalma telaşı, rejim tehlikesi... aklımızın ucundan geçmezdi. Yarının ihtiyaçlarını nasıl karşılarız, bir an önce nasıl zengin oluruz düşüncesi olmazdı gece yattığımızda. İnsanlar çok daha mutluydu sahip olduklarıyla… Kısacası yaşamaktan da zevk alırdık, mücadele etmekten de..
Evet sevgili dostlar, özellikle yolunun yarısını geçmiş dostlar biz mi şanslıyız, yoksa yeni nesil mi? Biz mi çok şey kaybetmişiz dünyaya erken gelmekle, yoksa yeni nesil mi çok şey kaybetmiş geç gelmekle? Ne dersiniz eskiden mi güzeldi? Eskiler mi ? Ne dersiniz? Hepinize iyi haftalar…