Merhaba değerli okurlar...
Geçen sene öğrencilerimizin katkılarıyla Milli Mücadelemizin 1920 yılını anlatan bir yazı dizisi hazırlamıştık. Bu sene bunun devamı olacak şekilde Milli Mücadelemizde 1921 yılında yaşanan önemli olayları anlattığımız bir çalışmayı daha öğrencilerimizle birlikte ortaya koyduk.
Bizim açımızdan bakıldığında 1921 yılı Türk İstiklal Harbi’nin en bunalımlı dönemlerinden biridir. 1920 yılı sonlarında Ermenilere karşı Doğu Anadolu’da Kazım Karabekir komutasında elde edilen başarılar ve imzalanan Gümrü Antlaşması moralleri artırsa da bir taraftan ilerleyen Yunan işgali, diğer taraftan güneyde devam eden Fransız işgali ve İtalyan işgali söz konusudur. Bunun yanında kuruluşu tamamlanmış olsa da asker sayısı, donanım ve silah eksikliği gibi birçok eksiği olan düzenli ordu özellikle ilerleyen Yunan işgali karşısında yetersiz kalmaktadır. Diğer yandan da iç isyanlar devam etmektedir.
Aynı günlere İtilaf Devletleri ve onların vatanımızdaki “maşası” Yunanlılar açısından bakıldığında ise karşımıza şöyle bir tablo çıkmaktadır:
İngiltere Yunanlıların en büyük destekçisi konumundadır ve ülkemiz üzerindeki isteklerini Yunanlıların elde ettiği başarılar sayesinde gerçekleştirebileceğini düşünmektedir. Fransızlar güneydeki işgal bölgelerinde yaşadıkları sıkıntılar nedeniyle tereddütler yaşarken yine de Yunanlıların elde edebileceği başarıların kendilerine fayda sağlayacağı düşüncesiyle İngilizleri ve Yunanlıları destekler görünmektedir. İtalyanlar ise Batı Anadolu’da kendilerine bırakılması gereken işgal bölgelerinin Yunanlılara verilmesiyle birlikte dostlarına kırgın ve biraz daha işlerin dışında kalmaya çalışır görünmektedir.
15 Mayıs 1919’da “Megalo İdea” hayali ile İzmir’e çıkan Yunanlılar ilk etapta Milne Hattı denilen bir çizgide (Ayvalık’tan başlayıp İzmir’in güneyine kadar inen bir bölge) İngilizler tarafından durdurulmuşlardır. Türk vatanı ile ilgili ihtirasları çok daha büyük olan Yunanlılar bu hattı tanımak istemeseler de kendilerini Anadolu macerasına sürükleyen “büyük ağabeylerinin” isteklerine karşı çıkamamışlardır. Ancak Sevr Antlaşması’nı kabul etmek istemeyen Türk tarafının gözünü korkutmak için harekete geçirilen Yunan kuvvetlerinin Haziran 1920’de başlayan askeri harekâtı sonucunda bu hat aşıldı. Bu harekâtta başarılar elde eden Yunanlılar Uşak ve Bursa çizgisine ilerleyerek işgal bölgelerini genişlettiler. Yunanlılara karşı Ekim 1920 tarihinde Kuvayı Milliye güçlerimiz tarafından gerçekleştirilen taarruz başarısızlıkla sonuçlanırken (Gediz Muharebeleri) Yunanlılar daha da cesaretlendi. 1920 yılı sonlarında Ankara’ya giderek Milli Mücadele’yi dağıtacağına, Anadolu’yu ele geçirebileceğine inanan ve “büyük ağabeylerini” de buna inandırmaya çalışan bir Yunanistan vardı.
İşte bu ortamda Milli Mücadelemiz sırasında irili ufaklı çok sayıda olayın yaşandığı 1921 yılına damga vurduğunu söyleyebileceğimiz olaylar ( Antep’in yaşadığı acıları unutmamak şartıyla) Batı Cephesi’nde Yunanlılarla yapılan muharebeler olmuştur. 1. Ve 2. İnönü Muharebeleri, Kütahya – Eskişehir Muharebeleri ve Sakarya Meydan Muharebesi arka arkaya gelirken cephe hattında yaşanan inişli – çıkışlı anlar, kritik kararlar, elde edilen başarılar ve başarısızlıklar Milli Mücadelemizin seyrini de derinden etkilemiştir. Süreç sonunda özellikle Sakarya Meydan Muharebesi’nin kazanılması Milli Mücadelemizin geleceği açısından umutlu günlerin habercisi olarak 1921 yılına damgasını vurmuştur. Öte yandan elde edilen askeri başarıların diplomatik başarıları da beraberinde getirdiğini unutmamak gerekir.
Yaşanan bu olaylar Milli Mücadelemizin gidişatını doğrudan etkilerken ilimiz Kütahya’da yaşananların tam ortasında kalmış bir şehir olarak o günlerden izler taşır. Yazılarımızda ilimiz ve yakın çevresinde Milli Mücadelemizin izlerine de değinmeye çalıştık. Bu çalışmayı hazırlarken öncelikle yüz yıl önce vatanımızı kurtarmak için canlarını ortaya koymuş komutanlarımıza, devlet adamlarımıza, şehit düşmüş, gazi olmuş kahramanlarımıza vefa borcumuzu bir nebze olsun ödeyebilme düşüncesi içindeyiz. Bununla birlikte yanı başımızdaki tarihe ilgi çekebildiğimiz, üzerinde yaşadığımız topraklarda neler yaşandığına dair bir merak oluşturabilmeyi başarabildiğimiz bir çalışma olsun istedik, umarım başarmışızdır. İlgi duyan tüm okurlarımıza iyi okumalar dilerim...
MUSTAFA ŞAHİN
KÜTAHYA AYSEL – SELAHATTİN ERKASAP SOSYAL BİLİMLER LİSESİ TARİH ÖĞRETMENİ