İlkokul çağındaki bir çocuğun hem beynini, hem gönlünü bahçıvan misali besleyen hayallerindeki mesleğe ulaşmasındaki en büyük sahiplerinden biri olan kıymetli öğretmenim! Ben yıllar önce okuttuğunuz Ahmet İREN, o günün küçük bir çocuğu bugünün öğretmenlik mesleğinde uzun yılları devirmiş öğretmen adayı. Adayı diyorum çünkü siz ve sizin gibi değerli öğretmenlerimden öğreneceklerim bitmedi.
Bu mektubu okuyanlar şaşırabilir insan ölüye mektup yazar mı diye… Niye yazmasın ki. Siz Erdem Beyazıt’ın şu dizelerinde olduğu gibi ;
’Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm
Ölümsüzlüğü tattık biz; bize ne yapsın ölüm”
mısralarındaki duyguları bize nakşetmediniz mi, Biliyorum bu mektubu okuyacaksınız biliyorum zamanı geldiğinde ahirette yeniden dizinizin dibine oturup bana ve diğer öğrencilerinize öğretmeye, anlatmaya devam edecek çalışmanın, erdemin, irfanın, insanlığın, yaratılış gayesinin, ilmin kritiğini yapacağız.
Öğretmenim; kimi zaman insanın düşüneceği uzun saatleri vardır kendisiyle baş başa kaldığı. Yaşadığı hayattan tutun da kurduğu cümlelere kadar aklına gelir çoğu an. En çok da yaptığı işi sorgular, belki de benim gibi. Acaba der, benim için ne ifade ediyor yürüdüğüm bu yol. Öğretmenlik diyorum kendi kendime. Sadece dört heceye sıkıştırılmış bir meslek mi bana kalan? Verilen cevap hep aynı oluyor bende. Hayır daha fazlası... Nedendir bilmem ama öğretmenlik uzun bir koşuşturmacanın ardına saklanmış huzuru hmemi sağlıyor. Yılların getirdiği ve çığ misali büyüyen bir sevgiyi anlatıyor söylendiğinde. Bazı durumlarda fedakârlığın tadına varıyorsunuz. En güzeli de tüm yorgunluğunuzu, evlat saydığınız öğrencinizden gelen ufak bir tebessüm, yıllar önce okuttuğunuz bir öğrencinizden gelen bir mektup küçük bir hediye alabiliyor ve daha da bağlanıyorsunuz bu mesleğe.
Sizinle mesleğe başlarken görüştüğümüzde demiştiniz ki “ Öğretmen olmak bir başkadır, gizli bir özneye bürünmektir. Öğretmen koskoca sorumluluk çuvalı taşır sırtında. Emeklerden ilmek ilmek örülmüş, her öğrencisinden ayrı ayrı izler barındırır. Kimi zaman, yamalar eklenir o ağır çuvala ama taşımaktan asla vazgeçmez. -evlat bildiği- öğrencilerinin yüklerini, bazen günahlarını çoğu zamanda sevaplarını, O’nda bıraktığı anıları taşımaya devam eder. Bak oğlum öğretmenlikte iki türlü anılırsın Ya dua, ya da beddua. Sen birincisine talip ol. Dua almak için uğraş. Evine yorgun gitmek için uğraş. Unutma evine ne kadar yorgun gidersen aldığın parayı o kadar hak edersin.” Bu sözleriniz benim meslek felsefem oldu öğretmenim. Bazen söylememiz gerekirken söylemediğimiz bir cümlenin veya söylemememiz gerekirken söylediğimiz bir cümlenin belki karşımızdaki öğrenciye, belki ülkeye, belki de insanlığa mâl olacak kadar önemli olduğunu düşünüyorum. Bu ağır sorumluluk insanı yıpratıyor. O yüzden sözlerimin, yazdıklarımın ve yaptıklarımın ağırlığı üzerime yapışıyor. Öğretmenliğin sınıfta yapılmadığını onun sadece akademisyenlik olduğunu, öğretmenliğin sınıfın dışında öğrencilerinin halini hatırını sorarak onların sevinçlerine ve kederlerine ortak olmaktan geçtiğini düşünüyorum. Neyse ben kime anlatıyorum bunları. Bu mesleğin kitabını yazan Hocam’a mı?
Hatırlar mısınız öğretmenim perşembe günleri son derslerinizde Kemalettin Tuğcu’nun hikayelerini tatlı tatlı bizlere okurdunuz. En heyecanlı bir yerinde bırakıp devamı haftaya demenizi anlayamaz niye bizi merakta bırakır diye düşünürdüm. Meğer bir hafta boyunca kafamızda senaryolar üretmemizi hayal dünyamızı zorlamamızı istiyormuşsunuz. Bu tarzınız bende “Her hedef bir hayal ile başlar.” düsturuyla çalışmayı bulunduğum konumlarda o hayalin peşinde koşmayı ve koşturmayı öğretti.
Şu an Cennet bahçesine dönüşmüş kabrinde yetiştirdiği biz öğrencilerini takip eden kıymetli öğretmenim! Ben de her Kasım rüzgârında kulağıma çalan bir öğrenci mektubunun , mesajının mısralarını taşıyorum çuvalımda. Bundan da gurur duyuyorum. Tıpkı sizin hayattayken yaşadığınız gurur gibi.
Öğretmenim, bedenen aramızda değilsiniz ama ben hayatımın her anında ruhunuzla beraberim. Yıllarımı verdiğim kutlu yolculukta vefalı, sözünde duran, emanete hıyanet etmeyen, yalan söylemeyen evlatlar yetiştirmenin derdi içerisindeyim. Dokunduğunuz yürek, başka yüreklere dokunmak için yıllardır çalışıyor.
Çıkarsız, menfaat gözetmeksizin yeşerttiğiniz bu güzellikler bitmeyen şarkı gibi daima dudaklarda olacak. Bundan emin olun ve rahat uyuyun kıymetli öğretmenim. Hakkınız ödenmez biliyorum ama ben yine de söyleyeyim hakkınızı helal edin
Bu duygularla mektubuma son verirken Rabbime binlerce kez şükrediyorum iyi ki öğretmen olmuşum, iyi ki öğrencilerim olmuş iyi ki öğrenciniz olmuşum. Şükürler olsun… Şükürler olsun… Allah rahmet eylesin siz vefat ettiniz ama güzellikleriniz yaşıyor ve yaşamaya devam edecek.
Sosyal Bilimler Lisesi Müdürü