Su insan yaşamının en başta gelen ihtiyaçlarından. Gerek kendisine gerekse, dünyasına hayat verir. Doğada suyun olduğu yer hemen kendini belli eder. Su hayattır.
Aynı zamanda suyun doğası bir felsefe anlatır. Her haraketli bir anlam ifade eder, ibret verici, yol göstericidir. Örneğin dağdan akan suyu düşünün. En az direnç gösteren yolu seçer akmak için. Yani önüne bir kaya çıkacak olursa vazgeçmez yolundan ama onunla uğraşmaz, kayayla mücadele etmez, etrafından dolaşıp devam eder akmaya. Suyun bu hareketinden ilham alanlar şöyle der: “Seninle uğraşan hiç kimseyle uğraşma, eğer uğraşırsan onunla aynı yerde kalırsın.
Etrafından dolanıp devam et yoluna.”
Diyelim ki dağdan akan su önüne çıkan kayanın etrafından dolaşamayacak bir yola denk geldi. O zaman ne yapar? Birikip, çoğalıp üstünden aşar.
Yok, eğer bu da olmuyorsa, sabırla kayayı damla damla delmeye başlar. Kayayı delmeyi başaran suyun kuvveti değildir tabii ki, damlaların sürekliliğidir ki buna da “sabır” derler.
“Sabretmek” hiçbir şey yapmadan oturmak değildir. “Sabır dikenin içinde gülü, gecenin içinde gündüzü hayal edebilmektir.” der Şems-i Tebrizi.
Suyun doğası imkânsızın bile başarılabileceğini, bunun için sabırlı ve istikrarlı olduğunu öğretir. Kayayı delen su elbette yine yoluna devam eder. Hayatta başarının yolu da böyle değilimdir?
Su hep akar ve çalışır. Bilir ki aktıkça temizlenir. Bazen dere kenarlarında su birikintileri oluşur, akmayan su bulanır, çamurlaşmaya başlar! Üzerine pislik birikir ve bundan ders alanlar derler ki: “Sen su gibi sürekli ak!
Her daim yenilen!
Her gün yenilen!
İki günün aynı olmasın hep ilerle!
Dünü dünde bırak yeni şeyler öğren!”
Birde, su değişimden hiç korkmaz. Ama insanlar değişimi sevdiklerini söyleseler de aslında bundan çok korkarlar, tepkilidirler. Su, “değişimi” de ne de güzel anlatır. Bazen yağmur olur, bazen kar olur, bazen buz olur, bazen buhar olur. Buhar olduğunda çıkar gökyüzüne, yağmur olup, kar olup, yine iner yere.
Ayrıca su uyumludur. Çay bardağına koyduğunda çay bardağının şeklini alır, kovaya koyduğunda kovanın. Sürekli bulunduğu yere uyumlanır ama doğası da hiç değişmez.
Her yere her şeye uyum sağlar.
Unutma ki dünyada her zaman doğaya uyum sağlayanlar hayatta kalır. Uyum sağlayanlar esnektir çünkü. Değişime direnenlerse katı. Fırtına en sert en güçlü ağaçları devirir ama esnek fidanlara, otlara hiçbir şey yapamaz. O yüzden esnek olanlar, uyum sağlayanlar hayatta kalır.
Aynı zamanda akışa teslim olur. Teslimiyet içindedir. Bu teslimiyet boyun eğmek değildir. Çünkü bilir ki bütün dereler eninde sonunda büyük denizlere, okyanuslara akar. Elinden geleni yaptıktan sonra hayatın akışına teslim olmaktır bu.
Su berraktır, şeffaftır. Olduğu gibidir yani. Paylaşımcıdır aynı zamanda. Hep besleyicidir. İnsanları, hayvanları, doğayı besler.
Sevgili dostlar; doğada baktığınızda su da topraktan geliyor ve toprağa dönüyor tıpkı insan gibi. Suyunda insana faydalı olanı da var, kanserojen içereni, şişkinlik yapanı, rahatsızlık vereni de var tıpkı insanlar gibi. Hiddetlendiğinde doğaya ve insana zarar verdiği de olur tıpkı insanlarda olduğu gibi. Ancak temelde su, hayatı başlatandır ve sürekli üretendir. Su olan her yerde bitkiler vardır, hayvanlar vardır, insanlar vardır, hayat vardır. İşte suyun bu yapısından dolayı akil insanlar birbirlerine “SU GİBİ OL AZİZİM” diye dua ederler. Su gibi aziz olmanız, sudan olumlu dersler çıkarmanız dileği ile iyi haftalar…