Yeni bir eğitim ve öğretim yılı başlıyor. Milli eğitim uygulamalarından herkes şikayetçi. Gerçekten de durum vahim. Sürekli sistem değişiklikleri, sürekli yeni arayışlar veliyi, öğrenciyi ve öğretmenleri nasıl hareket edeceğini bilemez hale getirdi. Okullar büyüdü, kitaplar verildi, sınıflar azaltıldı, öğretmenlerin ekonomik şartları iyileştirildi ancak eğitim ve öğretim kalitesi bir türlü yükseltilemedi. Hatta öğretimi ağırlık verilerek eğitim konusunda daha da geri gidildi diyebiliriz.
Bu gerilemenin tek sebebi Milli Eğitim Bakanlığıdır diyemeyiz. Tabi ki önemeli bir sorumluluğu var, ancak eğitim ve öğretimin tafraları veliler, öğretmenler ve toplumun da önemli sorumlulukları var.
Bizi yöneteler de tüm bu aksaklıkların farkında. Yeni Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk öğretmenlere hitap ederken bu sıkıntıları dile getiriyor, öğretmenlerin sistemdeki önemini vurgulama için ve şöyle diyor "İyi eğitimi büyük binalar değil, iyi insanlar veriyor. Salonun ana girişinde, 'İnsan, insanın gölgesinde yetişir sözü karşılıyor'. Güçlü bir şahsiyet söz konusuysa, güçlü şahsiyeti olan talebeler yetişecektir"."Öğretmenlik sadece çocuklara bir şey öğretmek değil, öğretmenin kendi olgunlaşma yolculuğu ve yolcunun kendisi de çocuklar değil, esasen öğretmendir. Deneyimli öğretmenler, sınıfa ilk gelince gözüne gözü değmeden derslerine başlamazlar."
Sayın bakan eğitime fazla önem verilmediğini gördüğü için “Çocuklarımızı çift kanatlı yetiştireceğiz. bunlardan biri bilim, öbürü erdem, ahlak. Bir işi yaparken nasıl yapacağımızı tekrar tekrar düşünmek zorundayız. Öğretmenlerin daha iyi yetişmiş bireyler olarak sistemimize girmesini sağlamak için büyük çaplı öğretmen eğitimi projeleri başlatacağız.” Diyor ve devam ediyor; Bu sadece bilimsel çalışmalar anlamında değil, öğretmenliğin binlerce yıldır değişmeyen, sanat, ustalık yönü var. Çocuğa gülümsemenin, merhametin adı aslında sanattır. Çıraklık, kalfalık, ustalık dönemleri olan bir iştir öğretmenlik.”
Yeni bakanımızın ufku çok daha geniş, söylemleri ümit veriyor.” 18 milyona yakın öğrenci, 1 milyona dayanmış öğretmenimiz var. Bunlar mevzuattaki üniversite öncesi okullarımızdaki rakamlar. Biz hepimiz öğrenme yolculuğundayız. İsterim ki bir okul çıksın "Gözetimsiz sınav yapıyoruz" desin, isterim ki bir başka okul eleştirel düşüncenin örneği olsun. Bu hayalleri gerçekleştirmek amacıyla Milli Eğitim Bakanlığı'nın bir paradigma içinde olduğunu yavaş yavaş hissediyorsunuz.”
"1970'lerden beri eğitim sisteminin istikametinde bir değişiklik, kayıp var. Bugünlerde daha önemli bu. Bizim için günlük operasyonlarla, şu uygulamayı değiştirelim, iki-üç basamaklı olsun gibi bir dönüşüm değil bu. Çok daha büyük. Sistemin tümüyle dönüştürülmesi gereken bir durumdan söz ediyorum. Türkiye'nin imkanları giderek artıyor.
İnsanı araçlarda zengin, amaçlarda yoksul kılan bir çağda yaşıyoruz. Doğayı yok etmek, uygarlık oldu bu çağda. Biz millet dediğimizde sadece insanlardan bahsetmemeliyiz, kurdu, kuşu, ormanı hepsini milletin içinde ele almalıyız. Bir soru sorma zaruretimiz var: Bizim dünyaya teklifimiz ne olacak? Bunun arayışı ve gayreti içindeyiz. Bilimi, toplumumuzun hayrı için kullanmak gerekliliği var. Mevcut uygarlığın bilimle, akılla yükselen değerleri var.
Evet sevgili dostlar yeni yönetim sisteminde bakanların meclis dışından olması siyasete girmeyen profesyonellerin işin başına getirtmesi konusunda önemli bir fırsat olabilir. Yeni Milli Eğitim Bakanımız da eğitimin içinden gelmiş birisi. Söylemleri bu konudaki sıkıntıların farkında ve neşter atmak istiyor yönünde. İnşallah eylemleri de doğru yönde ve çabuk olur. Ancak sadece bakanlığımızın çabası yetmez. Öğretmenlerimiz de bu konuda mesafe almaları gerekiyor. Aynı zamanda ailelerimizin eğitimin aileden başladığını bilinci ile hareket etmeli, iyi insan yetiştirme konusunda çaba göstermeli, iyi insan olmanın kaç doğru kaç yanlış yaptın sorusundan önde olması gerektiğini bilmeleri gerekir. Hepinize iyi haftalar…