Türklerin Anadolu’ya yerleşmeye başlamalarından sonra tüm ülkenin yapısı hem kırsal alanda hem de kentlerde büyük ölçüde değişime uğramıştır. Öyle ki daha XIII. yüzyılda bile ülke Batı’da “Türkiye” diye adlandırılmaya başlanmıştır. Gerçekten de XI. yüzyıldan XV. yüzyılın sonuna dek süren yaklaşık dört yüz yıl içinde, Anadolu’nun tamamı “Türk” nitelemesine hak kazanacak kadar değişmiştir.
Türkler, 1071 tarihi ile Bizans’ı kesin olarak yenilgiye uğratıp Anadolu’yu yurt tutmaya başlamışlardır. Anonim Selçuknâme’de Süleyman Şah’ın Horasan Türkmenlerini de yanına katarak 70 bin kişiyle Anadolu’ya geçip, birçok müstahkem kaleyi ele geçirdiği ve 1075 tarihinde İznik’e kadar olan bölgeyi herhangi bir direniş ile karşılaşmadan zapt ettiği ifade edilmektedir. Süleyman Şah ile beraber Anadolu’da kalıcı olacak şekilde ilk Türk devleti tesis edilirken Azerbaycan ve Horasan’dan Anadolu’ya sevk edilen yoğun Türkmen topluluklarıyla buradaki Türk yerleşimi de geniş ölçüde gerçekleşmiştir. Özellikle Orta Anadolu’dan Ege kıyılarına kadar uzanan bölgede iskân olunarak Akdeniz ve Karadeniz istikametinde yayılmışlardır.
Kaynaklarda açık bilgi olmamasına rağmen Kütahya’nın fethinin de 1075-1078 yılları arasında gerçekleştiği ihtimali kuvvetle muhtemeldir. Nitekim bu yıllar arasında Marmara ve Batı Anadolu’daki birçok şehrin ve kalenin zapt edilmesi, bu havalinin fethini akla getirmektedir. Yaygın kanaate göre Kütahya’yı Bizanslardan zapt eden ve şehirde çok sayıda eseri bulunan kişi Selçuklu ümerasından Hazer Dinari’dir.
Böylece Kütahya ve çevresinin ilk olarak Türk hâkimiyetine girmesi bu tarihlerden başlayarak I. Haçlı ordularının Anadolu’ya girmesine kadar devam etmiştir (1097). Bu süreçte I. Haçlı orduları Türkiye Selçuklularının merkezi İznik’i ele geçirmiş, I. Kılıçarslan ise Orta Anadolu’ya çekilmek zorunda kalmıştır.
Türkiye Selçuklu Sultanı Anadolu’daki diğer Türkmen beyliklerinden topladığı kuvvetlerle Haçlılara Eskişehir önlerinde karşı durmaya çalışmış ise de bunda başarılı olamamıştır. Böylelikle Marmara ve Batı Anadolu bölgelerinin ve dolayısıyla Kütahya’nın kaybedilmesine engel olunamadı. Haçlılar tarafından ele geçirilen yerler anlaşma gereği Bizans’a terkedilmiş ve Kütahya’da on yedi yıllık Türk hâkimiyeti sekteye uğramıştır. Gerek Haçlı tahribatları ve gerekse Türkiye Selçuklu Sultanı I. Kılıçaslan’ın ölümü sonrasında ortaya çıkan taht kavgaları, Türkiye Selçuklu Devletinin Bizans karşısında varlık gösterebilmesine engel olmuştur. Kütahya’nın ikinci kez Türk hâkimiyetine girmesi Türkiye Selçuklu Sultanı II. Kılıçaslan’ın 1176 yılında Bizans’a karşı kazandığı Myriakephalon zaferi sonrasındadır. Bu zaferle birlikte Türk ilerleyişi devam etmiş, Bizans bu ilerleyişe engel olamamıştır. Bu çerçevede Sultan II. Kılıçaslan 1182 yılında yeni bir fetih dalgası başlatarak Uluborlu ve Kütahya’yı fethetmiş yaklaşık bir asır sonra bölge yeniden Türk hâkimiyetine girmiştir. II. Kılıçaslan’ın hâkimiyeti boyunca devam eden bu süreç 1196 yılına kadar yaklaşık on dört yıl sürmüş, meydana gelen taht kavgaları nedeniyle Kütahya ve çevresinde yeniden Bizans hâkimiyeti başlamıştır. Nitekim II. Kılıçaslan’ın ülkeyi oğulları arasında paylaştırması üzerine Kütahya Gıyaseddin Keyhüsrev’in hissesine düşmüş ve 1196 yılına kadar idaresi altında kalmıştır.
Türkiye Selçuklu Sultanının İstanbul’a sığınması sonrasında Kütahya’nın hâkimiyeti her ne kadar kardeşi Rükneddin Süleyman Şahın idaresine geçmiş olsa da meydana gelen taht kavgaları dolayısıyla tekrar Bizans’ın eline geçtiği anlaşılmaktadır. Kütahya’nın üçüncü defa Türklerin hâkimiyeti altına girmesi ise Sultan Alâeddin Keykubad zamanındadır. Nitekim Yoncalı Hamamı’ndaki 1233 tarihli kitabe Kütahya’nın Türkler tarafından fetih tarihini ortaya koymaktadır. Kütahya, XI. ve XII. yüzyıllarda birkaç kez Bizans’la Selçuklular arasında el değiştirdiği için kent dışında bir yerleşme olup olmadığı hakkında bir malumat yoktur.
Mustafa UYSAL
Araştırmacı-Yazar
Kaynakça: Online Web Adresi
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2412710