Her şey yasak olunca, masal anlatalım bu hafta.
Ağustos Böceği İle Karınca
Eğlenceyi oldukça seven bir ağustos böceği varmış. Bu ağustos böceği devamlı saz çalar, şarkı söylermiş. Tüm gününü bu şekilde geçirirmiş. Derken güzel, sıcak günler bitmiş, kış gelmiş. Artık havalar oldukça soğuk ve yağışlıymış. Ağustos böceği şarkı söylemez hale gelmiş. Soğuktan oldukça üşüyormuş ve karnı da oldukça açıkmış. Fakat asla yiyeceği yokmuş.
Şu sebeple tüm yazı saz çalarak ve şarkı söyleyerek geçirmiş. Kış için asla hazırlık yapmamış. Fakat o bu şekilde eğlenirken minik komşusu karınca tüm yazı kış hazırlığı yaparak geçirmiş. Ağustos böceği bunu hatırlamış ve aklına karınca komşusundan ödünç istemek gelmiş;
— Karınca komşumdan ödünç yiyecek bir şeyler isteyeyim, hem ne var ağustosta yine öderim, demiş. Ağustos böceği bu fikir içinde karınca komşusunun kapısına gitmiş. Kapıyı çalmış. Karınca açmış kapıyı. Karşısında açlık ve soğuktan perişan olmuş ağustos böceğini görmüş;
— Ne istiyorsun ağustos böceği, demiş.
— Karınca kardeş havalar oldukça soğudu oldukça üşüyorum, üstelik karnımda oldukça aç fakat yiyecek hiçbir şeyim yok. Bana ödünç yiyecek bir şeyler verir misin? Söz veriyorum ağustosta borcumu ödeyeceğim sana, demiş ağustos böceği.
Karınca;
— Niçin yiyecek hiçbir şeyin yok, tüm yaz ne yaptın sen?
— Ağustos böceği oldukça utanmış, oldukça utangaç olmuş;
— Şeyyy, ben tüm yaz saz çaldım, şarkı söyledim. Kış için asla hazırlık yapmadım. Karınca oldukca sinirlenmiş bu cevabı duyunca;
— Madem öyle ki tüm yaz saz çalıp, şarkı söyledin şimdide oyna o süre, demiş karınca ve tak diye kapıyı ağustos böceğinin yüzüne kapatmış.
Yavru Ayı Kış Uykusunda !!!
Bir varmış, bir yokmuş… Uzaklardaki yemyeşil bir ormanın içinde, sevimli bir ayı ailesi yaşarmış. Bu ormanın her köşesi rengârenk çiçeklerle, masmavi derelerle ve birbirinden tatlı kuşlarla doluymuş. Fakat günler geçtikçe sonbahar yaprakları sararmaya başlamış, hafif bir rüzgâr yaprakları savururken hava da giderek soğuyormuş.
Ayı ailesinin en küçük üyesi olan yavru ayı Pati, henüz kışın ne kadar soğuk olabileceğini bilmediği için etrafta koşturup durur, oynarken sık sık annesi Mişa’nın yanına gidip merakla sorular sorarmış. “Anne, herkes kış gelince ne yapar? Neden ağaçlardan yapraklar dökülüyor? Kuşlar neden uzak diyarlara uçuyor?” diye sormaktan hiç geri kalmazmış.
Mişa, yavrusunun bu bitmek bilmez merakına her defasında gülümseyerek cevap verirmiş: “Kış, çok soğuk bir mevsimdir yavrum. Bazı hayvanlar yiyecek bulmakta zorlanır. Kuşlar sıcak yerlere göç eder, sincaplar ceviz ve fındık saklar, ayılar da kış uykusuna yatar.” Pati bu “kış uykusu” sözünü ilk duyduğunda gözleri kocaman olmuş. Kafasındaki sorular daha da çoğalmış: “Anne, kış uykusu nedir? Uyumak iyi bir şey ama biz ayılar neden bu kadar uzun uyuyoruz?”
Mişa sabırla anlatmaya koyulmuş: “Kış uykusu, kış ayları boyunca uzun ve derin bir uykuya yatmamızdır. Buna hibernasyon da denir. Hava çok soğuduğunda ve yiyecekler azaldığında, vücudumuz dinlenir, çok az enerji harcarız. Böylece bahar geldiğinde yeniden güçlü ve mutlu uyanırız.” Pati, annesini dikkatle dinlemiş ve “Demek biz de uykucu ayılar oluyoruz!” diye sevinçle bağırmış.
Günler geçmiş, sonbahar tamamen kendini göstermiş. Ormandaki meyveler azalırken, günler kısalmaya başlamış. Ayı ailesi, kış uykusuna hazırlık yapmak için yiyecek toplamaya çıkmış. Pati, babası Koca ile birlikte bal kovuklarını ve böğürtlen çalılarını dolaşarak kış için tatlı yiyecekler aramış. Annesi Mişa da ağaçlardan dökülen palamutları ve fındıkları toplamış. Ormanın diğer sakinleri olan sincaplar, kirpiler ve hatta küçük kaplumbağalar bile yaklaşan kışa hazırlık yapıyormuş.
Pati, karnını doyurup keyifle oynarken bir yandan da kış uykusunu düşünüyormuş. İlk kez bu kadar uzun süre uyuyacak olmak aklını biraz karıştırmış. “Acaba çok mu sıkıcı olacak, rüyamda neler göreceğim, uyanınca ormanda neler değişecek?” gibi sorularla başı dönüyormuş.
Nihayet kışın ilk kar taneleri ormanı bembeyaz bir örtüyle kaplamış. Ağaç dalları karın ağırlığıyla eğilirken, dere kıyısındaki otlar da bembeyaz kesilmiş. Mişa ve Koca, Pati’ye “Artık kış uykusuna yatma zamanı geldi, yuvamıza dönelim” demişler. Hep beraber, büyük bir mağaranın içini yumuşacık yaprak ve samanlarla doldurmuşlar. Orası tam bir ayı yuvası gibi sıcacık olmuş!
Pati başlangıçta biraz tedirginmiş. “Anne, uyandığımızda nasıl olacak? Ben hemen gün ışığını görmek, oynamak istiyorum!” diye yakınıyormuş. Mişa ise yavrusunun sırtını tatlı tatlı kaşıyarak ona seslenmiş: “Merak etme tatlım, uyku bizim sağlıklı ve güçlü olmamızı sağlar. Bahar geldiğinde gözlerimizi açacağız ve her şey daha güzel olacak. Sen rüyanda güzel maceralar görürken biz seni koruyacağız.”Üçü birden sıcacık yuvalarına kıvrılmış. Babası Koca da yüksek sesle esneyerek “Güzel rüyalar yavrum” demiş. Baba Koca ayı Pati’ye uyku masalları anlatmış. Uyku masallarını dinlerken kısa sürede, minik mağaradan tatlı tatlı horlama sesleri yükselmeye başlamış. Bir süre sonra tüm orman sessizliğe bürünmüş çünkü yalnızca ayılar değil, kirpiler, yılanlar ve hatta bazı kurbağalar bile kendilerine sıcacık yuvalar bulup kış uykusuna dalmışlar.
Karlar yağmaya devam etmiş, gökyüzü gri bulutlarla dolmuş. Fırtınalar, rüzgârlar kopmuş, ama ayı ailesi sıcacık yuvalarında mışıl mışıl uyumaya devam etmiş. Ta ki güneşin parlak ışıkları ve kuşların cıvıltıları, ilkbaharın geldiğini haber verene kadar…
Baharın ilk günlerinde, karların erimesiyle birlikte rengârenk çiçekler yavaş yavaş açmaya başlamış. Güneş yüzünü gösterince, ormanda yaşam yeniden canlanmış. Ayı ailesi de bir sabah tatlı bir esintiyle gözlerini aralamış. Pati, gözünü ovuşturarak doğrulmuş ve heyecanla dışarı bakmış: Etrafta kuş sesleri, mis gibi çiçek kokuları, yemyeşil dallar varmış! “Anne, baba, bahar gelmiş! Hadi dışarı çıkalım!” diye sevinç çığlıkları atmış.
Ayı ailesi mağaradan çıkıp uzun bir kış uykusunun ardından yeni mevsimi kucaklamışlar. Pati, “Artık kış uykusunu anladım. Şimdi kendimi çok dinç ve mutlu hissediyorum!” diyerek etrafta neşe içinde koştururken, annesi Mişa ve babası Koca da gülümseyerek peşinden gitmiş. Orman, yenilenen doğanın coşkusuyla bir kez daha canlanmış. İşte o günden sonra, Pati kış uykusunun sihrini ve ne kadar önemli olduğunu hep hatırlamış. Bir dahaki kış geldiğinde yine uzun bir uykuya yatacağını biliyormuş, ama bu kez hiç endişelenmemiş. Nasıl olsa uyku masalları onu huzurlu şekilde uykuya dalıveriyormuş ve mışıl mışıl uyuyormuş. Çünkü biliyormuş ki o uyku, baharda onu yepyeni maceralar beklerken dinç ve mutlu olmaya hazırlarmış.
Gökkuşağı renkleriyle dolu ormanda, uykucu ayılar hep mutlu yaşamışlar. Gökteki kuşlar şarkı söylerken, orman hayvanları da bu büyük uykuya saygıyla bakmış. Ve masal bu ya, bu güzel ormanda yaşayan tüm hayvanlar, kışı sıcacık uykularında geçirip ilkbaharın neşesini hep birlikte paylaşmışlar.
İhmaller, açgözlülükler ve liyakatsizlikler nedeniyle faciaların saçmalıkların yaşanmadığı günler, aylar diliyorum.
Saygılarımla...