İnsanoğlu çıtkırıldım bir varlık. Ne kadar muhkem bir canlı gibi gözükse de bu hal her dem nüksetmeye adaydır. Çok duygusaldır insanoğlu vesselam. İnsanların iletişimi ve her türlü işlemlerinin temeli aracı ise dildir, kelimelerdir. Günlük hayatımızda sık sık kullandığımız, birbirimizle anlaşabilmek için başvurduğumuz, iyi bir iletişimin şartlarından olan kelimeler kullanırız. Konuşmalarımız, yazmalarımız kelimelerden oluşur. Zaman zaman o kadar çok kelime kullandığımız olur ki, bunları bir araya getirsek hiçbir anlamı olmadığını görürüz. Bu yüzden kullanılan kelimelerin önemi çok büyüktür. Yanlış kelimeler kullanmak; sadece yorgunluk verir, kalp kırıklığına, iplerin kopmasına, dostlukların düşmanlığa dönüşmesine sebep olur.
Kalp, kırıldığı yerin şeklini alıyorken, bu kadar mecburluğun yanında tercihleri şöyle bir hizaya dizip, kalacakları ve gidecekleri tasniflemek gerekmez mi? İnsanların yürekleri haşat ve tarumar olmuşken, içimizdeki savaş sesli sancıları kim dindirecek. İncelik, letafet masum olduğu için, çok sesli hoyratlığın yanında her yüreğe misafir olmuyor maalesef. Goethe’nin dediği gibi, “dünya, hassas kalpler için cehennem gibidir”
Halbuki üç sihirli kelimeyi kullansak, bunlarla açamayacağımız kapı yoktur. Bu sihirli kelimeler; LÜTFEN, RİCA EDERİM, TEŞEKKÜR EDERİM. adeta güneşin buzları erittiği gibi kırgınlıkları eritir, ortalığa sıcak bir atmosfer yayar. Çok zor değil, hatta hiç zor değil. Hepimiz yapabiliriz. Herkes bu kelimelerden yararlanabilir. Bunun için tahsile, terbiyeye, okumaya, okula gitmeye gerek yok. Bu kelimeleri kullanmak para pul da istemez. Hani hasretini çekeriz ya, hani hep dillendiririz ve; “Ne olur dilimizi güzel kullansak, birbirimizi kırmasak, bir selam versen, bir hal hatır sorsan ne olur?...” deriz.
Deriz de bir türlü bu sihirli kelimeyi kullanmayı aklımıza getirmeyiz. Hep, efelenmek, dili uzunluk, ben bilirim ukalalıkları, bana ne, o selam versin, ben mi hal hatır soracağım? O, tekke mi hep ziyaret edilecek? Kardeşim ben, senin hatırın için kaidemi bozamam... gibi uç, saçma, bir anlamı olmayan konuşmaları ihmal etmeyiz. Sonra da, bir iş yapmış gibi kendimizde bir renk görürüz. Sonuç; sıfır, dostsuz kalmak, arkadaşlardan uzaklık, yalnızlık!.....
Birine bir iş buyuracağımız zaman; “Lütfen şunu, şöyle yapar mısın?” demek mi daha etkili? Yoksa; “Şunu, şöyle veya böyle yap” demek mi? Yani emir verici, buyurucu bir tavır mı daha çok insanı işe yöneltir? Yoksa daha ince, daha nazik bir ifade kullanarak mı?
Yapılan bir işe, bir iyiliğe, bir güzel harekete karşı; “Teşekkür ederim” dememiz mi insanları mutlu eder? Yoksa. Hiçbir şey söylemeden, sessiz kalmamız mı?
Yine bir konuda, diyelim ki bir görev vereceğimiz zaman; “şunu yap” sözünü mü kullanırız? Bunun yerine; “şunu yapmanı rica ederim” sözünü mü kullanırız? Hangisi daha tatlı, daha sevecen? Daha cana yakın? Daha dostça?....
Değerli dostlar; dost kazanmak istiyor muyuz? İnsanlarla sıcacık bir iletişim kurmaktan yana mıyız? İçimizin rahat, gönlümüzün huzurlu olmasından mutluluk duyar mıyız? Çarşıda, pazarda, misafirlikte, toplulukta herkesin bize güler yüzle selam vermesini, insani yaklaşım sergilemesini istiyor muyuz? Kısaca yaşantımızı güzelleştirmek, kolaylaştırmak istiyor muyuz? Şu üç kelimeyi ihmal etmeyelim: LÜTFEN, RİCA EDERİM, TEŞEKKÜR EDERİM. Bir deneyelim. Göreceğiz ki, bu kelimelerin sıcaklığı yüzünden kısa sürede dostlarımızın sayısı artmış, yalnızlıktan kurtulmuş ve içimizin sıkıntıda olmadığını görmüş oluruz. Şairin değimi ile; “Söz ola kese savaşı, Söz ola kestire başı, Söz ola ağulu aşı, Yağ ile bal ede bir söz!”