Muttalip KORKMAZ - Bana Göre
Köşe Yazarı
Muttalip KORKMAZ - Bana Göre
 

Kaleyi İçten Fethetmek

Ülkeler arası çıkar savaşlarında bazı uygulamalar vardır ki hiçbir zaman eskimez, sürekli uygulanır. Kaleyi içten ele geçirmek de bunlardan birisi.  Malum güçlerin bu ülkeyi ele geçirme sürecinin yaklaşık iki asırlık bir hikâyesi. Bu her yerde böyle olmuştur. Genellikle zapt edilmesi zor, sağlam kaleler için uygulanan geçerli bir oyundur bu. Düşman, kaleyi çarpışarak bileğinin ve yüreğinin gücüyle elde edemeyeceğini anladığında bu yola başvurur. Osmanlı İslam kalesini bileğinin gücüyle yıkamayanlar, kaleyi içten yıkmak için batılaştırma adı altında bir proje geliştirdiler Osmanlının son dönemlerinde. Bundan ta iki yüzyıl önce Osmanlı’nın en cins kafa çocuklarını Paris’e devşirilmek üzere gönderdiler. Osmanlı devşirme sistemi tersine döndürülmüştü. Aynı zamanda Tanzimat ve Islahat süreciyle yabancıların eğitim kurumu açmalarının önü açılınca, devşirme süreci dışarıda değil içeride sürdürüldü. Söz konusu yabancı misyon okullarında yetiştirdikleri güdümlü ajanlar ile ülkenin önemli kurumlarını ele geçirmeyi denediler. Bunda kısmen de başarılı oldular. Öncelikle Osmanlı Askeri mekteplerini ele geçirdiler. Askeri devşirince zaten iş kendiliğinden kolaylaşmış oldu. Devamında ülkenin yönetim kademelerine de bu tür emir erlerini yerleştirdiler. Fakat bütün bu süreçlerde Müslüman halk hep boğaza takılan kılçık oldu. Onu devşiremediler. Müslüman halk ülkesine, kutsalına sahip çıktı. Her defasında Son aşamada planlarını bozdu. Ancak her seferinde darbe yedi, dipçik yedi, muhtıra yedi, sopa yedi, zılgıt yedi. Ama ağır aksak bugüne kadar topraklarını, kutsallarını  taşıdı. Bir çok ülkenin bir olarak ensesinde boza pişirmesine kendi yöntemleriyle hep itiraz etti ve edecek. Şimdi gözlerimizin önünde süren kirli kavga, yapılan insanlıkla ilgisi olmayan uygulamalar aslında bunun kavgası Osmanlıya yapılanların aynısı ve devamı. Malum güçler içten yıkmaya çalıştığı, zarar verdiği anacak tam olarak yıkamadığı kaleyi asıl sahiplerine geri vermemekte direniyor. Artık başarılı olma konusunda endişesi de artmış durumda. Kalenin halkı, kalesini içten canla başla savunuyor.. Artık egemen dış odaklar için maşa kullanmanın modası geçti. Bu modanın geçtiğini anlayanlar son kozlarını da kullanıyorlar. Eskiden el altından, gizli kapılar arakasında yaptıklarını şimdi alenen yapıyorlar.  Ancak kalesini savunanların gözü açıldı, şartları değişti. Maşalar eskisi gibi rahat değiller. Kendi dertlerine düştüler. Peki bu mücadelenin sonu ne olacak? Ne zaman bitecek bu hayasızca akın? Bu soruların cevabını tam ve doğru olarak vermek şuan zor. Dünyada ülkelerin var oluş, hükmetme ve sömürme mücadelesi sürdüğü sürece bunlar devam edecektir. Ta ki birlik ve beraberlik içinde güçlü hale gelindiğinde, bazı şeyleri yaparken çekinme, korkma ve başka ülke arama hissi verilebilene kadar. Bu aşamaya gelindiğinde bitmez ama azalacağı kesindir. Çevremize bir bakalım. Amerika’nın Rusya, Almanya, İngiltere hatta Çin gibi ülkelere bize yaptıkları yapamıyor. Yapsa bile çekingenlik içinde, kendi halkı yada yöneticilerinden tepki alıyor. Evet sevgili dostlar günümüzdeki yaşadıklarımız sadece şimdi yaşanmıyor. Önceden de yaşadı, bundan sonrada yaşanacak. Bize düşen iyi insan olarak, ülkemizin bağımsızlığı, toplumumuzun refahı için üzerimize düşenleri eksiksiz yerine getirmektir. Bu konularda birlik ve beraberlik içinde hareket etmektir. Hepinize iyi haftalar… 
Ekleme Tarihi: 28 Eylül 2021 - Salı
Muttalip KORKMAZ - Bana Göre

Kaleyi İçten Fethetmek

Ülkeler arası çıkar savaşlarında bazı uygulamalar vardır ki hiçbir zaman eskimez, sürekli uygulanır. Kaleyi içten ele geçirmek de bunlardan birisi.  Malum güçlerin bu ülkeyi ele geçirme sürecinin yaklaşık iki asırlık bir hikâyesi. Bu her yerde böyle olmuştur. Genellikle zapt edilmesi zor, sağlam kaleler için uygulanan geçerli bir oyundur bu.

Düşman, kaleyi çarpışarak bileğinin ve yüreğinin gücüyle elde edemeyeceğini anladığında bu yola başvurur. Osmanlı İslam kalesini bileğinin gücüyle yıkamayanlar, kaleyi içten yıkmak için batılaştırma adı altında bir proje geliştirdiler Osmanlının son dönemlerinde.


Bundan ta iki yüzyıl önce Osmanlı’nın en cins kafa çocuklarını Paris’e devşirilmek üzere gönderdiler. Osmanlı devşirme sistemi tersine döndürülmüştü. Aynı zamanda Tanzimat ve Islahat süreciyle yabancıların eğitim kurumu açmalarının önü açılınca, devşirme süreci dışarıda değil içeride sürdürüldü.

Söz konusu yabancı misyon okullarında yetiştirdikleri güdümlü ajanlar ile ülkenin önemli kurumlarını ele geçirmeyi denediler. Bunda kısmen de başarılı oldular. Öncelikle Osmanlı Askeri mekteplerini ele geçirdiler. Askeri devşirince zaten iş kendiliğinden kolaylaşmış oldu. Devamında ülkenin yönetim kademelerine de bu tür emir erlerini yerleştirdiler.

Fakat bütün bu süreçlerde Müslüman halk hep boğaza takılan kılçık oldu. Onu devşiremediler. Müslüman halk ülkesine, kutsalına sahip çıktı. Her defasında Son aşamada planlarını bozdu. Ancak her seferinde darbe yedi, dipçik yedi, muhtıra yedi, sopa yedi, zılgıt yedi. Ama ağır aksak bugüne kadar topraklarını, kutsallarını  taşıdı. Bir çok ülkenin bir olarak ensesinde boza pişirmesine kendi yöntemleriyle hep itiraz etti ve edecek.

Şimdi gözlerimizin önünde süren kirli kavga, yapılan insanlıkla ilgisi olmayan uygulamalar aslında bunun kavgası Osmanlıya yapılanların aynısı ve devamı. Malum güçler içten yıkmaya çalıştığı, zarar verdiği anacak tam olarak yıkamadığı kaleyi asıl sahiplerine geri vermemekte direniyor. Artık başarılı olma konusunda endişesi de artmış durumda. Kalenin halkı, kalesini içten canla başla savunuyor..

Artık egemen dış odaklar için maşa kullanmanın modası geçti. Bu modanın geçtiğini anlayanlar son kozlarını da kullanıyorlar. Eskiden el altından, gizli kapılar arakasında yaptıklarını şimdi alenen yapıyorlar.  Ancak kalesini savunanların gözü açıldı, şartları değişti. Maşalar eskisi gibi rahat değiller. Kendi dertlerine düştüler.

Peki bu mücadelenin sonu ne olacak? Ne zaman bitecek bu hayasızca akın? Bu soruların cevabını tam ve doğru olarak vermek şuan zor. Dünyada ülkelerin var oluş, hükmetme ve sömürme mücadelesi sürdüğü sürece bunlar devam edecektir. Ta ki birlik ve beraberlik içinde güçlü hale gelindiğinde, bazı şeyleri yaparken çekinme, korkma ve başka ülke arama hissi verilebilene kadar. Bu aşamaya gelindiğinde bitmez ama azalacağı kesindir. Çevremize bir bakalım. Amerika’nın Rusya, Almanya, İngiltere hatta Çin gibi ülkelere bize yaptıkları yapamıyor. Yapsa bile çekingenlik içinde, kendi halkı yada yöneticilerinden tepki alıyor.

Evet sevgili dostlar günümüzdeki yaşadıklarımız sadece şimdi yaşanmıyor. Önceden de yaşadı, bundan sonrada yaşanacak. Bize düşen iyi insan olarak, ülkemizin bağımsızlığı, toplumumuzun refahı için üzerimize düşenleri eksiksiz yerine getirmektir. Bu konularda birlik ve beraberlik içinde hareket etmektir. Hepinize iyi haftalar… 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve dorukmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.