Muttalip KORKMAZ - Bana Göre
Köşe Yazarı
Muttalip KORKMAZ - Bana Göre
 

DOST ve STRATEJİK ORTAK ABD II

Amerika’ nın son günlerde ülkemize yaptıkları, Amerkan başkanı ve yöneticilerinin akılla mantıkla izahı mümkün olmayan kepazece, gerçeklerle bağdaşmayan ve sürekli değişiklik gösteren söylemleri hep yapıla geldiğini gösteren yazımın 1. bölümünü önceki hafta aktarmıştım. Sözde stratejik ortağımızın ülkemizin kuyusunu kazmaya, dünyayı sömürme, dünya üzerindeki emellerinin gerçekleşmesi hususunda  en büyük engel olarak gördüğü ülkemiz parçalamaya yönelik yaptıklarını anlatmaya devam ediyorum. 1786 – 1900 yılarındaki misyonerlik çalışmaları, 1960 lı yıllardaki kürt bürosu, barış gönüllüleri faaliyetleri ile ülkemizin kuyusunu kazmaya çalışmış dost bildiğimiz ABD. Bu günkü başımızın belası olan terör örgütleri bu çalışmaların sonucu. Aslına bakarsanız bizim için ABD dost görünümlü  en büyük düşman. Sahip olduğu ekonomik güç ile arkasına aldığı tüm uluslararası kurum ve emperyalist devletler ile bize hep kötülük yapmaya çalışmış. Tüm bunlara rağmen saf saf Amerika’yı dost ve müttefik olarak görmeye devam ederken, 1974 yılında gerçekleştirdiğimiz Kıbrıs Türk Barış Harekatı'na karşı çıkan, bu harekatı durdurmak için Akdeniz'e deniz filosu gönderen ve Harekattan sonra da uzun yıllar ülkemize silah, mühimmat ve askeri malzeme ambargosu uygulayan da bu dost Amerika idi! Zaman ilerledi, 1992 yılına geldiğimizde başka bir Amerikan ihaneti ile karşı karşıya gelmiştik. 10 Aralık 1992'de ABD’ye ait Çekiç Güç helikopteri Cudi Dağı’ndaki PKK’lara silah, mühimmat ve malzeme attılar. Yani ABD’nin PKK, PYD gibi Türk düşmanlarına yardım yapması hiç de yeni değildir. Bu olayın Türk Jandarma ve İstihbarat Timleri tarafından fotoğraflanıp tespit edilmesi üzerine, Eşref Bitlis Paşa tarafından konu Genelkurmay Başkanlığı’na intikal ettirdi. Bunun üzerine, 17 Aralık 1992’de Çekiç Güce bağlı ABD helikopterleri, Irak’ın Selahaddin Kenti’ne gitmekte olan Eşref Bitlis’in helikopterine ateş açtılar! Ama Paşa şimdilik kaydıyla kurtulmuştu. Ve takvimler 01 Ekim 1992’yi gösterirken, ABD tarafından bir muhribimiz resmen (yanlışlıkla) vuruldu! Adı Muavenet idi. Adını Çanakkale Savaşı’nda İngilizlerin Goliath Zırhlısı’nı batıran ünlü “Muavenet-i Milliye Muhribi”nden alan “Muavenet” adlı muhribimiz; dost ve stratejik ortak olarak bildiğimiz Amerika tarafından; Ege Denizi’nde gerçekleştirilen NATO Kararlılık Gösterisi-92 Tatbikatı sırasında, USS Saratoga (CV-60) uçak gemisinden üst üste ateşlenen füzeler tarafından, kaptan köşkü ve savaş harekât merkezinden vuruldu! Bu elim olayda, yaşamlarının henüz baharında olan beş denizcimiz kalleşçe şehit edildi, 22 denizcimiz de yaralandı! “Muavenet Muhribi 1 Ekim’de vuruldu, 4 Ekim’de ise Irak’ta Kürt Federe Devleti’nin ilan edildi. Oysa Türkiye Irak’ta kurulacak bir Kürt devletini asla istemiyor ve hatta bunu savaş nedeni sayıyordu. Diğer bir gelişme ise; Muavenet vurulduğunda Eşref Bitlis Paşa tarafından; Kuzey Irak’ta PKK’ya karşı büyük bir harekât başlatılmıştı, ancak ABD bu harekâtın yapılmasını istemiyordu. Artık bu Eşref Paşa Amerika için çok olmaya başlamıştı… Nitekim üzeninden çok zaman geçmeyecek ve Eşref Bitlis Paşa; 1993 yılında uçağı düşürülerek (ABD parmağı olduğu düşünülen şaibeli bir uçak kazasında) şehit edilecektir. 1991 Yılındaki 1. Körfez Savaşı’nın ardından, 1996 yılında Saddam Hüseyin bölgedeki gücünü arttırınca, Kuzey Irak’ta barınamayacakları anlaşılan tam 7.500 CIA peşmergesi Kürt, ABD tarafından 1996 yazında bölgeden kaçırılmak zorunda kalındı. Aynı yıl ABD tarafından Washington’da bir Kürt Enstitüsü kuruldu, başına da Mike Amitay adlı bir Yahudi getirildi… İşte Irak’taki bugünkü sözde Kürt Devleti Projesi’nin taslak planları, daha önce Güneydoğu Anadolu’da defalarda inceleme gezisi süsü verilen istihbarat faaliyetlerinde yöneticilik görevi yapmış olan bu Yahudi ABD ajanı tarafından hazırlandı. ABD’nin Kuzey Irak’tan kaçırdığı bu Kürtler ile Avrupa, Türkiye, Suriye ve İran gibi ülkelerden seçilen yetenekli Kürtler; bu Enstitü tarafından, ileride düşünülen işgal sonrası yapılacak operasyonlar için özel olarak yetiştirildiler.  Neler mi öğretildi? Bir bölgenin demografik yapısı nasıl değiştirilir, nüfus ve tapu kayıtları nasıl sabote edilir, oylar nasıl değiştirilir ve Kerkük gibi kentlere göçmenler nasıl kaydırılır gibi “ince işler” öğretildi. Aynı Enstitüde başka bir grup ise kurulacak Kürt Devletinin ihtiyaç duyacağı bürokrasiyi oluşturmak üzere yetiştirildi. 2002 yılına gelindiğinde ise 24 Temmuz – 15 Ağustos tarihleri arasında Kaliforniya’daki Nevada Çölü’nde, ABD tarihinin en büyük tatbikatı düzenlendi. Tatbikatın adı “Millennium Challenge-2002”, yani Türkçesi “Bin Yılın Meydan Okuması-2002” idi. Binlerce askerin katıldığı bu tatbikatta; ABD askerlerine, Türkiye'yi işgal eğitimi yaptırılıyordu. Tatbikatın senaryosu ve başlangıç tarihi ise çok manidardı. Yani ABD, hedef tahtasına Türkiye’yi koyduğu tatbikatın başlangıç tarihi olarak, Lozan Anlaşması’nın imzalandığı 24 Temmuz’u seçiyor ve Türkiye’ye karşı bin yılın meydan okumasını yapıyordu. Bitti mi Peki? Hayır, bitmedi gece sürüyü yok yemeye çalışan, gündüz ise çobanla birlikte yas tutan kurt misali sözde stratejik ortağımız ABD nin yaptıkları bitmedi devamını haftaya çıkacak yazımda anlatmaya devam edeceğim. Lanet okuduğunuz, küfrettiğinizi duyar gibi oluyorum. Bu duygularınıza katılmamak mümkün değil. Hepinize iyi haftalar…
Ekleme Tarihi: 19 Kasım 2019 - Salı
Muttalip KORKMAZ - Bana Göre

DOST ve STRATEJİK ORTAK ABD II

Amerika’ nın son günlerde ülkemize yaptıkları, Amerkan başkanı ve yöneticilerinin akılla mantıkla izahı mümkün olmayan kepazece, gerçeklerle bağdaşmayan ve sürekli değişiklik gösteren söylemleri hep yapıla geldiğini gösteren yazımın 1. bölümünü önceki hafta aktarmıştım. Sözde stratejik ortağımızın ülkemizin kuyusunu kazmaya, dünyayı sömürme, dünya üzerindeki emellerinin gerçekleşmesi hususunda  en büyük engel olarak gördüğü ülkemiz parçalamaya yönelik yaptıklarını anlatmaya devam ediyorum.

1786 – 1900 yılarındaki misyonerlik çalışmaları, 1960 lı yıllardaki kürt bürosu, barış gönüllüleri faaliyetleri ile ülkemizin kuyusunu kazmaya çalışmış dost bildiğimiz ABD. Bu günkü başımızın belası olan terör örgütleri bu çalışmaların sonucu. Aslına bakarsanız bizim için ABD dost görünümlü  en büyük düşman. Sahip olduğu ekonomik güç ile arkasına aldığı tüm uluslararası kurum ve emperyalist devletler ile bize hep kötülük yapmaya çalışmış.

Tüm bunlara rağmen saf saf Amerika’yı dost ve müttefik olarak görmeye devam ederken, 1974 yılında gerçekleştirdiğimiz Kıbrıs Türk Barış Harekatı'na karşı çıkan, bu harekatı durdurmak için Akdeniz'e deniz filosu gönderen ve Harekattan sonra da uzun yıllar ülkemize silah, mühimmat ve askeri malzeme ambargosu uygulayan da bu dost Amerika idi!

Zaman ilerledi, 1992 yılına geldiğimizde başka bir Amerikan ihaneti ile karşı karşıya gelmiştik. 10 Aralık 1992'de ABD’ye ait Çekiç Güç helikopteri Cudi Dağı’ndaki PKK’lara silah, mühimmat ve malzeme attılar. Yani ABD’nin PKK, PYD gibi Türk düşmanlarına yardım yapması hiç de yeni değildir.

Bu olayın Türk Jandarma ve İstihbarat Timleri tarafından fotoğraflanıp tespit edilmesi üzerine, Eşref Bitlis Paşa tarafından konu Genelkurmay Başkanlığı’na intikal ettirdi.

Bunun üzerine, 17 Aralık 1992’de Çekiç Güce bağlı ABD helikopterleri, Irak’ın Selahaddin Kenti’ne gitmekte olan Eşref Bitlis’in helikopterine ateş açtılar! Ama Paşa şimdilik kaydıyla kurtulmuştu.

Ve takvimler 01 Ekim 1992’yi gösterirken, ABD tarafından bir muhribimiz resmen (yanlışlıkla) vuruldu! Adı Muavenet idi. Adını Çanakkale Savaşı’nda İngilizlerin Goliath Zırhlısı’nı batıran ünlü “Muavenet-i Milliye Muhribi”nden alan “Muavenet” adlı muhribimiz; dost ve stratejik ortak olarak bildiğimiz Amerika tarafından; Ege Denizi’nde gerçekleştirilen NATO Kararlılık Gösterisi-92 Tatbikatı sırasında, USS Saratoga (CV-60) uçak gemisinden üst üste ateşlenen füzeler tarafından, kaptan köşkü ve savaş harekât merkezinden vuruldu! Bu elim olayda, yaşamlarının henüz baharında olan beş denizcimiz kalleşçe şehit edildi, 22 denizcimiz de yaralandı!

“Muavenet Muhribi 1 Ekim’de vuruldu, 4 Ekim’de ise Irak’ta Kürt Federe Devleti’nin ilan edildi. Oysa Türkiye Irak’ta kurulacak bir Kürt devletini asla istemiyor ve hatta bunu savaş nedeni sayıyordu.

Diğer bir gelişme ise; Muavenet vurulduğunda Eşref Bitlis Paşa tarafından; Kuzey Irak’ta PKK’ya karşı büyük bir harekât başlatılmıştı, ancak ABD bu harekâtın yapılmasını istemiyordu. Artık bu Eşref Paşa Amerika için çok olmaya başlamıştı…

Nitekim üzeninden çok zaman geçmeyecek ve Eşref Bitlis Paşa; 1993 yılında uçağı düşürülerek (ABD parmağı olduğu düşünülen şaibeli bir uçak kazasında) şehit edilecektir.

1991 Yılındaki 1. Körfez Savaşı’nın ardından, 1996 yılında Saddam Hüseyin bölgedeki gücünü arttırınca, Kuzey Irak’ta barınamayacakları anlaşılan tam 7.500 CIA peşmergesi Kürt, ABD tarafından 1996 yazında bölgeden kaçırılmak zorunda kalındı. Aynı yıl ABD tarafından Washington’da bir Kürt Enstitüsü kuruldu, başına da Mike Amitay adlı bir Yahudi getirildi…

İşte Irak’taki bugünkü sözde Kürt Devleti Projesi’nin taslak planları, daha önce Güneydoğu Anadolu’da defalarda inceleme gezisi süsü verilen istihbarat faaliyetlerinde yöneticilik görevi yapmış olan bu Yahudi ABD ajanı tarafından hazırlandı.

ABD’nin Kuzey Irak’tan kaçırdığı bu Kürtler ile Avrupa, Türkiye, Suriye ve İran gibi ülkelerden seçilen yetenekli Kürtler; bu Enstitü tarafından, ileride düşünülen işgal sonrası yapılacak operasyonlar için özel olarak yetiştirildiler. 

Neler mi öğretildi?

Bir bölgenin demografik yapısı nasıl değiştirilir, nüfus ve tapu kayıtları nasıl sabote edilir, oylar nasıl değiştirilir ve Kerkük gibi kentlere göçmenler nasıl kaydırılır gibi “ince işler” öğretildi.

Aynı Enstitüde başka bir grup ise kurulacak Kürt Devletinin ihtiyaç duyacağı bürokrasiyi oluşturmak üzere yetiştirildi.

2002 yılına gelindiğinde ise 24 Temmuz – 15 Ağustos tarihleri arasında Kaliforniya’daki Nevada Çölü’nde, ABD tarihinin en büyük tatbikatı düzenlendi. Tatbikatın adı “Millennium Challenge-2002”, yani Türkçesi “Bin Yılın Meydan Okuması-2002” idi. Binlerce askerin katıldığı bu tatbikatta; ABD askerlerine, Türkiye'yi işgal eğitimi yaptırılıyordu. Tatbikatın senaryosu ve başlangıç tarihi ise çok manidardı. Yani ABD, hedef tahtasına Türkiye’yi koyduğu tatbikatın başlangıç tarihi olarak, Lozan Anlaşması’nın imzalandığı 24 Temmuz’u seçiyor ve Türkiye’ye karşı bin yılın meydan okumasını yapıyordu.

Bitti mi Peki? Hayır, bitmedi gece sürüyü yok yemeye çalışan, gündüz ise çobanla birlikte yas tutan kurt misali sözde stratejik ortağımız ABD nin yaptıkları bitmedi devamını haftaya çıkacak yazımda anlatmaya devam edeceğim. Lanet okuduğunuz, küfrettiğinizi duyar gibi oluyorum. Bu duygularınıza katılmamak mümkün değil. Hepinize iyi haftalar…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve dorukmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.