Muttalip KORKMAZ - Bana Göre
Köşe Yazarı
Muttalip KORKMAZ - Bana Göre
 

Cumhuriyettin Tarihçesi

Hiç şüphesiz dünyadaki rejimlerin en iyilerinden birisi Cumhuriyet rejimidir. Ancak tek rejim olduğunu söyleyemeyiz. Teoride hâkimiyetin millete olduğu, halkın yönetimi ve alınan kararları kontrol ettiği ve oyları ile yönlendirdiği bir rejim. Tabi ki uygulayanların izledikleri politikalar da çok önem arz ediyor uygulamanın teoriye yaklaşmasında. Şimdi bizim cumhuriyetimizin tarihine bir göz atalım isterseniz. Cumhuriyeti kuranlar ülkenin imarını, kalkınmasını Milli Mücadele’de olduğu gibi halkın tasvibi ve katılımı ile yapabilirlerdi… Bu yol tercih edilmedi kurtuluş sonrasında. Cumhuriyet ilanından sonra  batı medeniyetlerine ulaşılma hedef alınarak, dünya sistemi ile tam uyum için inkılaplara, devrimlere yönelindi. Müslümanlık batı için temel tehditti. Bu çerçevede yürütülen dini sınırlama, dinle ilgili kurumları güçten düşürme veya ortadan kaldırma ciddi bir olumsuzluğa yol açtı. Oysa din Milli Mücadele’nin harekete geçirici unsurlarının başında geliyordu. Savaş boyunca camiler, tekkeler, türbeler Kemal Paşa’nın sürekli uğrak yerleri idi. İlk meclis’te ulema ve şeyhler kalabalık bir grup teşkil ediyordu.   Zaferden sonra ne oldu ki zaferin yolunu açan dini muhtevanın ve kurumların üzerine yürünmesine neden olan bu çevrelerin yanlışlıklarını da yok sayamayız. Ancak bu tür kısmi hareketlerle bunların izahını yapmak mümkün değil. İnkılap denilen zora dayanan değişiklikler halkla yönetim arasındaki bağı kopardı. Ayrıca harf devrimi ile halkın geçmişi ile bağını da azalttı. Cumhuriyetin ekonomide devletçilik uygulamaları bu konuda hızlı gelişmelere engel olmuştur. Ülke insanın elindeki sermaye yokluğu, yatırım yapabilecek bilgide insanımızın azlığı devletin üretime yönelik yatırımlarını zorunlu kıldı.  Tek parti döneminde yapılanların büyük ekseriyetinin eğitim ve kültür amaçlı olduğunu söyleyebiliriz. Harf inkılabı, dil devrimi ve batı klasikleri tercümesi kültürel alanda oluşturulan kurumlar ilk dönem cumhuriyet siyasetinin temelidir. Bin yıllık zihni birikimimize açılan savaş kültürel alana yansıdı. Tek parti dönemi bu yüzden ciddi bir kalkınma ve iktisadi gelişme sağlayamadı.   Türkiye’de gerçek kalkınma ve iktisadi gelişme sağ iktidarlar döneminde görüldü. Menderes’ten bugüne sağ hep “maneviyat ve kültür” dedi, maddiyatla ve kalkınma ile uğraştı, sol gelişme, ilerleme dedi kültüre ve eğitime yöneldi.   Bugün gelinen noktada mevcut iktidarın sağın kalkınma hamlelerini zirveye çıkardığını söyleyebiliriz. Başlı başına dünyanın en büyük havalimanı olacağı belirtilen İstanbul’un üçüncü havalimanını en yeni örnek olarak gösterebiliriz. Türkiye’de Kültür Bakanlığının bütçesi (Turizmle birlikte) 4 milyar TL civarında. Havalimanının maliyetinin ise bu bütçenin on beş katından fazla olduğu söyleniyor.   Son yıllarda yapılan büyük yatırımlar hatırlanırsa, 3. Köprü, Marmaray ve Avrasya Tüneli ilk sıralarda yer alır. Bu yatırımların bir taraftan kalkınma ve iktisadi gelişmeye hizmet edeceği diğer taraftan da halkın hayatını kolaylaştıracağı görülebilir. Maddi kalkınmaya, iktisadi gelişmeye verilen bu önemin kötüye yorulacak bir tarafı yok. Bu arada; iktisat teorisine göre devlet üretim konularında kötü bir müteşebbistir teorisi ile devletin direkt üretime yönelik yatırımlardan çekilmesinden rahatsız olan bir kesimi de yok sayamayız. Fakat bu yatırımlar yapılırken, eğitim ve kültür alanlarının da ciddi projelere ihtiyacı olduğu şüphe götürmez. Bu alanlarla birlikte adalet alanında ekonomik alanlardaki ilerlemenin sağlandığını söylemek mümkün değil. Şimdiye kadar görülmedik miktarda okul binası ve derslik yapılmıştır. Öğrencilere ulaşım,kitap, bilgisayar gibi bir çok yeni imkanlar sağlanmıştır. Kültürel amaçla salonlar inşa edilmiş, müze binaları yapılmıştır. Ancak bu maddi yatırımlar yanında eğitim sisteminde çok fazla ve sık değişiklikler yapılarak tam verimli ve uygun bir sistem hayata geçirilememiştir. Aynı şeklide adalette de birçok maddi yatırım yapılmış, Avrupa’nın en büyük adalet sarayları inşa edilmiş ancak adaletin zamanında tecelli etmesi sağlanamamıştır. Hala bir çok karar yıllar sonra kesinleşmekte, adalet çok geç tecelli etmektedir. Bizi yönetenlerin önümüzdeki dönemlerdeki en temel hedefi adalet ve eğitim alanlarındaki olumsuzlukların ortadan kaldırmak, insanlarımız azalan adalete olan güvenlerini arttırmak, yarınlarımızı gönül rahatlığı ile emanet edebileceğimiz nesiller yetiştirmek olmalıdır. Tabi bu konuda insanımıza ve ailelerimize de çok önemli işlerin düştüğünü de unutmamak gerekir. Hepinize iyi haftalar….
Ekleme Tarihi: 24 Ekim 2021 - Pazar
Muttalip KORKMAZ - Bana Göre

Cumhuriyettin Tarihçesi

Hiç şüphesiz dünyadaki rejimlerin en iyilerinden birisi Cumhuriyet rejimidir. Ancak tek rejim olduğunu söyleyemeyiz. Teoride hâkimiyetin millete olduğu, halkın yönetimi ve alınan kararları kontrol ettiği ve oyları ile yönlendirdiği bir rejim. Tabi ki uygulayanların izledikleri politikalar da çok önem arz ediyor uygulamanın teoriye yaklaşmasında.

Şimdi bizim cumhuriyetimizin tarihine bir göz atalım isterseniz. Cumhuriyeti kuranlar ülkenin imarını, kalkınmasını Milli Mücadele’de olduğu gibi halkın tasvibi ve katılımı ile yapabilirlerdi… Bu yol tercih edilmedi kurtuluş sonrasında. Cumhuriyet ilanından sonra  batı medeniyetlerine ulaşılma hedef alınarak, dünya sistemi ile tam uyum için inkılaplara, devrimlere yönelindi.

Müslümanlık batı için temel tehditti. Bu çerçevede yürütülen dini sınırlama, dinle ilgili kurumları güçten düşürme veya ortadan kaldırma ciddi bir olumsuzluğa yol açtı. Oysa din Milli Mücadele’nin harekete geçirici unsurlarının başında geliyordu. Savaş boyunca camiler, tekkeler, türbeler Kemal Paşa’nın sürekli uğrak yerleri idi. İlk meclis’te ulema ve şeyhler kalabalık bir grup teşkil ediyordu.  

Zaferden sonra ne oldu ki zaferin yolunu açan dini muhtevanın ve kurumların üzerine yürünmesine neden olan bu çevrelerin yanlışlıklarını da yok sayamayız. Ancak bu tür kısmi hareketlerle bunların izahını yapmak mümkün değil. İnkılap denilen zora dayanan değişiklikler halkla yönetim arasındaki bağı kopardı. Ayrıca harf devrimi ile halkın geçmişi ile bağını da azalttı.

Cumhuriyetin ekonomide devletçilik uygulamaları bu konuda hızlı gelişmelere engel olmuştur. Ülke insanın elindeki sermaye yokluğu, yatırım yapabilecek bilgide insanımızın azlığı devletin üretime yönelik yatırımlarını zorunlu kıldı.  Tek parti döneminde yapılanların büyük ekseriyetinin eğitim ve kültür amaçlı olduğunu söyleyebiliriz. Harf inkılabı, dil devrimi ve batı klasikleri tercümesi kültürel alanda oluşturulan kurumlar ilk dönem cumhuriyet siyasetinin temelidir. Bin yıllık zihni birikimimize açılan savaş kültürel alana yansıdı. Tek parti dönemi bu yüzden ciddi bir kalkınma ve iktisadi gelişme sağlayamadı.  

Türkiye’de gerçek kalkınma ve iktisadi gelişme sağ iktidarlar döneminde görüldü. Menderes’ten bugüne sağ hep “maneviyat ve kültür” dedi, maddiyatla ve kalkınma ile uğraştı, sol gelişme, ilerleme dedi kültüre ve eğitime yöneldi.  

Bugün gelinen noktada mevcut iktidarın sağın kalkınma hamlelerini zirveye çıkardığını söyleyebiliriz. Başlı başına dünyanın en büyük havalimanı olacağı belirtilen İstanbul’un üçüncü havalimanını en yeni örnek olarak gösterebiliriz. Türkiye’de Kültür Bakanlığının bütçesi (Turizmle birlikte) 4 milyar TL civarında. Havalimanının maliyetinin ise bu bütçenin on beş katından fazla olduğu söyleniyor.  

Son yıllarda yapılan büyük yatırımlar hatırlanırsa, 3. Köprü, Marmaray ve Avrasya Tüneli ilk sıralarda yer alır. Bu yatırımların bir taraftan kalkınma ve iktisadi gelişmeye hizmet edeceği diğer taraftan da halkın hayatını kolaylaştıracağı görülebilir. Maddi kalkınmaya, iktisadi gelişmeye verilen bu önemin kötüye yorulacak bir tarafı yok. Bu arada; iktisat teorisine göre devlet üretim konularında kötü bir müteşebbistir teorisi ile devletin direkt üretime yönelik yatırımlardan çekilmesinden rahatsız olan bir kesimi de yok sayamayız.

Fakat bu yatırımlar yapılırken, eğitim ve kültür alanlarının da ciddi projelere ihtiyacı olduğu şüphe götürmez. Bu alanlarla birlikte adalet alanında ekonomik alanlardaki ilerlemenin sağlandığını söylemek mümkün değil.

Şimdiye kadar görülmedik miktarda okul binası ve derslik yapılmıştır. Öğrencilere ulaşım,kitap, bilgisayar gibi bir çok yeni imkanlar sağlanmıştır. Kültürel amaçla salonlar inşa edilmiş, müze binaları yapılmıştır. Ancak bu maddi yatırımlar yanında eğitim sisteminde çok fazla ve sık değişiklikler yapılarak tam verimli ve uygun bir sistem hayata geçirilememiştir. Aynı şeklide adalette de birçok maddi yatırım yapılmış, Avrupa’nın en büyük adalet sarayları inşa edilmiş ancak adaletin zamanında tecelli etmesi sağlanamamıştır. Hala bir çok karar yıllar sonra kesinleşmekte, adalet çok geç tecelli etmektedir.

Bizi yönetenlerin önümüzdeki dönemlerdeki en temel hedefi adalet ve eğitim alanlarındaki olumsuzlukların ortadan kaldırmak, insanlarımız azalan adalete olan güvenlerini arttırmak, yarınlarımızı gönül rahatlığı ile emanet edebileceğimiz nesiller yetiştirmek olmalıdır. Tabi bu konuda insanımıza ve ailelerimize de çok önemli işlerin düştüğünü de unutmamak gerekir. Hepinize iyi haftalar….

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve dorukmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.