Tüm dünyayı kasıp kavuran bir virüs. Zengin dinlemiyor, fakir dinlemiyor. Prens, başbakan, bakan, profesör, doktor, hemşire, sporcu, patron işçi. Kısacası ayrıcalığı yok ancak mikroskop ile binlerce büyütülerek görülebilen bu musibetin. Tüm dünya insanları bu küçük varlık ile mücadele ediyor. Bilim insanları, ortadan kaldırmaya, bulaşmasını engellemeye, verdiği zararı yok etmeye çalışıyor. Dünyanın büyük bir kısmı işi gücü bıraktı sadece korona ile mücadele ediyor. Ne atom bombası çare, ne akıllı füzeler, balistik füzeler.
Peki nereden çıktı bu illet? Bu konuda birçok rivayetler, görüşler ve yorumlar var. Kimyasal silah çalışmaları sırasında ortaya çıktı, sonra kontrolden çıktı diyenler var. Yarasa dan ortaya çıktığı görüşünde olanlar var. İnsanlığın diğer insanlar ile doğaya verdiği zararlar nedeniyle Tanrının uyarısı olduğunu savunanlar var.
Şu ana kadar medyada yer alan bilgilere göre Çin’de semptomların görüldüğü ilk hasta 10 Aralık’ta ortaya çıktı. 16 Aralık’ta hastalık ile Wuhan’daki hayvan pazarı arasında bağlantı ortaya çıkarıldı. 27 Aralık’ta bunun yeni bir virüs olduğu açıklandı. 30 Aralıkta bunun SARS benzeri bir salgın olabileceğini söyleyen iki Çinli doktor görevlerinden alındı hatta cezalandırıldığı yazıldı. Yine o günlerde insandan insana bulaşmanın söz konusu olmadığı söylendi. 18 Ocak’ta Wuhan’da yapılan dev bir yeni yıl kutlamasına binlerce kişi katıldı, virüs o gün bayram yaptı. Sonrası çığ gibi yayıldı. Bunlar medyadan öğrendiğimiz kadarıyla olayların akışı.
Çin yönetiminin Kasım’da haberi olduğu, hatta ilk vakanın 17 Kasım’da kayda geçtiği yolunda iddialar bile var. Bazı araştırmalara göre eğer Çin olayı saklama ya da önemsiz gösterme yoluna gitmeseydi bugün dünyadaki vaka sayısı yüzde 95 daha az olabilirdi. Bundan 51 yıl önce kabul edilen Uluslararası Sağlık Yönetmeliği’ne göre ülkeler kamu sağlığını tehdit eden olayları Dünya Sağlık Örgütü’ne bildirmek zorundalar. İddia Çin’in bu yükümlülüğünü tam olarak yerine getirmediği yönünde. Eğer getirmiş olsaydı dünyanın hali böyle olmazdı. Çin virüsün ortaya çıkmasına uygun ortamı yaratmakla olmasa bile gelişmeleri dünyadan gizlemekten dolayı suçludur görüşünde çok sayıda insan var. Hatta bazı hukukçular konunun dava konusu yapılması gerektiğini söylüyor.
Şuanda ülkemizdeki konunun azmanlarının yaptığı açıklamalara göre bu salgından kolay kolay kurtulmak mümkün görülmüyor. ABD, Fransa ve İspanyadaki gelişmeler, ülkemizdeki açıklamalar dikkate alındığında Çin bu illetten çok çabuk kurtuldu. Büyük bir nüfusa sahip Wuhan’da çok hızlı bulaşım gösteren bu virüsün bu kadar az hasar ve kısa sürede bertaraf edilmesi mantıklı görülmüyor. Ya Çin bu hastalığın aşısını ve ilacını buldu yada ilk zamanlarda olduğu gibi gerçekleri görerek hareket etmiyor. Her iki ihtimal de de Çin doğruyu yapmıyor. Hele 2. İhtimal söz konusu ise çok daha büyük felaketlere neden olabilir.
Değerli dostlar görünen o ki, insanlığın bu mücadelesi uzun süreceğe benziyor. Önceki yıllarda yaşan salgınlarda olduğu gibi insanoğlu bu hastalığın aşısı ve ilacını bulacak. Belki yarın belki yarından da yakın demek mümkün değil. Bu sürede insanoğlu, acizliğini görmeli, birçok şeyin kıymetini çok daha iyi anlamalı. Şuan çok değer verilen para, makam, mevki, mal ve mülkün bazı durumlarda ne kadar değersiz, işe yaramaz ve çare olmadığının idrakine varmalı.
Hükmetme, sahip olma, sömürme uğruna her türlü insanlık dışı işler yapan yöneticilerin kendi muhasebelerini yapmalarının gereğinin habercisi olarak da görülmeli bu virüs. Hoş bu haberi alacaklarını hiç sanmıyorum ya. Hepinize iyi haftalar…