Her şart da eşitlik değil, imkanların eşitliği sağlanmadığı sürece zor günler geçmişte kaldı yada kalacak cümlesi geçersiz olmaya devam edecektir....
Kanunlar ve haklar karşısında her Türk vatandaşı eşittir... Hep böyle biliriz, böyle öğrendik ama gerçekte öyle miyiz? Bu eşitlik ne zaman değişti ya da bozuldu Bu gerçek mi değil mi diye mevcut duruma bir bakmamız gerekiyor. Bizim kuşak zamanında geçmişin en zenginlerinden birinin çocuğu ile bir orta kuşak vatandaşın çocuğu aynı ilköğretim okulunda aynı sınıfta aynı sırada oturabiliyordu. Bir esnafın bir işçinin bir kamu görevlisinin oğlu yâda kızı, ilkokul, ortaokul, lise ve devlet üniversitesinde aynı sınıfta olma ve yan yana oturma ortamı bulabiliyordu. Küçük bir Anadolu kasabasından askere gelen birisi Türkiye'nin en tanınmış veya en zengin birinin oğlu ile askerlik yapabiliyor aynı koğuşta yatabiliyor ve aynı eğitimi yapıyordu. Hasta olan her kesimden vatandaş devlet hastanelerinde tetkik, tedavi oluyor şifa buluyordu. Peki, şimdi durumlar böyle mi....?
Sen Anadolu insanı çocuğunu Devlet ilköğretimine gönderiyorsun zengin olanlar özel ilköğretim okuluna.... Özel lise ve koleje onlar, sen devlet lisesine... Lise sonrası üniversite hazırlık için özel ve tanınmış dershaneye senin evlat evde geçmiş soruları çözerek hazırlık dönemi.. Sen devlet üniversitesine ve sayılı öğrenci yurdunda yer bulma derdinde....onlar özel üniversite ve özel yurtlarda veya rezidanslar da dairede.... Senin evlat harçlık için okul harici çalışmak zorunda onunki en lüks kafelerde..... Okuyabilenler için durum böyle.
Peki ya okumayanlar... İmkânsızlıklar yüzünden okuyamayanlar sanayiye çırak sonrası tam teskereci olarak askere....onların ki eğer adamını bulup, çürük raporu alamamış ise kısa dönem paralı askerlik... TSK gariban evlatlarına emanet. Vatanı korumak için askerliği uzmana çevirmeyi hazır iş imkânı olarak görmek.... Sonrası şehit olmak, çatısı yok duvarları yıkık ana ocağına Türk bayrağı astırmak... Onların ki. İyi bir eğitim sonrası yurt dışına master ve dil öğrenimi için gitmek, sonrası dönüşte siyasete atılıp milletvekili ve bakan olmak ülkeyi yönetmek...ekonomi ile ilgili bakan olursa Ülkeyi müreffeh ülkeler seviyesine taşımak için varız, çalışanı enflasyona ezdirmedik, daha iyi yıllar bizim ile mümkün gibi demeçler vermek.. Yurt savunması ile ilgili bakan olursa.. Şehit olan evlatlarımız için başsağlığı dileyip, kanını yerde bırakmayacağız... Kanı yerde kalmamıştır diye teselli mesajları yayınlamak.... İşte gelinen nokta budur....
Siz hiç bir işçinin yâda emekli maaşından hariç geliri olmayan bir vatandaşın milletvekili olduğunu gördünüz mü? Milletvekili olmanın maddi değeri normal bir Türk vatandaşının yaşamı boyunca kazanacağı paradan daha fazladır... İstediğin kadar memleket sevdalısı olun. İstediğin kadar ekonomi ve kalkınma projeleriniz olsun.... Paran yoksa bir hiçsin... Sen sadece çalışmak zorundasın... Kendini ve bakmakla yükümlü olduğun aileni geçindirmekle yükümlü olursun... Ve senden coookk iyi şartlarda yetişen okuyan master yapanların yönetiminde olmak zorundasın...
Sonuç şudur ki. Eşit imkanlar da yetişmediği için bir çok değerin yurtdışına gittiği ya da hayat şartlarının getirdiği ağır yükün altında kaybolup gittiği, ve yine eşit imkanlarda olmadığından dolayı hep üst imkanlarda yaşadığı için halkın seviyesindeki sıkıntıların farkında olmadığından sorunlar çözülemedi gibi katlanarak büyüdüğü için buhranlar yaşandığı dönemleri bir çok kere gördük...
Eşit eğitim olmadığı müddetçe eşit kalkınmanın olamayacağını kuşaklar arasında yaşam kalitesi sağlanmadığı müddetçe kimsenin ne olduğu ve ne olacağı belli olamayacağından sosyal adaleti sağlamak bilincinde olamayız... Her şart da eşitlik değil, imkânların eşitliği sağlanmadığı sürece zor günler geçmişte kaldı yâda kalacak cümlesi geçersiz olmaya devam edecektir....