Adam iş nedeniyle uzun müddet ayrı kaldığı evine dönecekti. Bir gün önceden tanıdığı oto tamircisi dostuna arabasını bıraktı. Uzun bir yola çıkacağını genel bir bakım yapmasını istedi. Ertesi gün arabasını almaya gitti. Tamirci dostu gerekli bakımları yaptığını yalnız motordaki bir parçanın sıkıntılı olduğunu, elinde olmadığından değiştiremediğini çok dikkat etmesini ve yolda kalma ihtimalinin az da olsa var olduğunu söyledi. Adam tedirgin şekilde arabasına bindi yola çıktı. Gözü yolda, kulağı motorun sesindeydi. Yokuş tırmanması gereken bir yerde araba biraz zorlanmıştı ama çıkmayı başarmıştı. Yokuş aşağı inerken vitesi dikkatlice küçültüp, ayağı her hangi bir olumsuzluğa karşı firene basacak şekilde tetikte tutmaya özen göstererek sorunsuzca düzlüğe çıktı. Yakıt almak için benzin istasyonunda durduğunda aracın kaportasını açtı olumsuz bir şey olup olmadığını kontrol etti. Motor suyuna baktı. Her şey normal gözüküyordu. Tekrar yola koyuldu, sakin, temkinli ama sanki her an bir şey olacakmış gibi dikkatli şekilde yoluna devam etti.
İhtiyaç molası için durduğu dinlenme tesisinde çayını yudumlarken yolu yarıladığını kazasız belasız inşallah evine varacağını düşündü. Tekrar arabasına binip kontağı çevirip çalıştırdı. Motorun sesini dinledi. Gösterge paneline göz attı. Her şey normal gözüküyordu. Yüzünde evine kavuşacak olmanın mutluluğu ve uzun bir tatilin tadını çıkartmanın hayali vardı. Önünde virajlı ve bir o kadar da dik bir yokuş vardı. Burayı da sorunsuz çıkarlarsa baya rahatlayacaktı. Bir ara motor zorlanır gibi oldu ama yine de rampayı tamamladı. İnişe geçtiğinde freni hafifçe yokladı. Her şey yolunda gözüküyordu. İnilmesi gereken viteste yokuş aşağı inişi de bitirdiğinde derin bir oh çekti. Hedefine yaklaştıkça heyecanı artmaya başladı. Her şeye rağmen güzel geçen bir yolculuk sonrası evine ulaştı. Arabasını evinin önüne park etti. Yorgundu, dile kolay baya uzun bir yolculuktu. Bir de motordaki arızalı parçanın ne zaman ne yapacağını düşünmenin verdiği stres ile baya gerilmişti.
Yatağına uzandığında, yarın ilk işinin servise gidip, söz konusu arızalı parçayı değiştirmek olacağını planlayarak uykuya daldı. Sabah kalktığında saat baya ilerlemişti. Kahvaltısını yaptı. Doğru servisin yolunu tuttu. Servis görevlisi ustaya durumu anlattı. Bekleme salonuna geçtiğinde usta aracın kaportası açıp, söz konusu arızalı parçayı kontrol etmeye başladı. İkram edilen çayını yudumlarken yolculuk sırasında yaşadıkları film şeridi gibi gözünün önünden geçti. Ya bişey olsaydı. Yolda kalsaydı. Allah korusun kazaya neden olsaydı. Daha kötülerini düşünmek bile istemedi. Şu an her şey yolunda olarak servisteydi. Çayından son yudumu da içtiğinde usta gülümseyerek içeri girdi. Arızalı olduğunu söylediği parçanın sağlam olduğu ve hatta daha yeni değiştiğini söyledi. Hayret ve şaşkınlıkla dinledi söylenenleri. Yola çıkmadan bakım yaptırdığı ustanın söyledikleri kulaklarında çınladı, yanlış duymuş olamazdı. Parçanın arızalı olduğunu elinde bulunmadığını, dikkatli şekilde giderse gittiğin yere kadar idare edebileceğini, yine de çok dikkat etmesini gerektiğini üstüne basa basa söylemişti. Şimdi ise arızalı parçanın yeni değiştirildiğini söyleyen bir usta vardı karşısında. Şaşkınlığını üzerinden atmaya çalışarak ustaya teşekkür edip servisten ayrıldı.
Yola çıkmadan önce arabasını kontrol eden arkadaşı ustayı aradığında, kendisine şaka yaptığını söylemesi ile kendisini endişeye boğan ve yolculuğunun sonunda sağ salim evine ulaşmanın mutluluğu yaşamasına neden olduğu için ustaya kızmadı, kızamadı. Ustaya şakayla karışık alacağın olsun senin dönüşte bunun hesabını senden soracağım dedi. Usta konuşmanın sonunda ‘’ Bak dostum, yolculuğun her zaman gidip geldiğin sıradan bir yolculuktu. Önce seni endişeye boğan ama sonuçta sağ salim evine ulaştığında mutluluğa ulaştıran ve bu yolculuğu hayatının en mutlu günü yapan senin bakış açındı. Sıradan geçen her günü bir macera gibi görmek, ya da hayatımızın en mutlu günü yapmak bizim bakış açımıza bağlı değil miydi?
Ne kadar güzel bir hikaye değil mi değerli okuyucularım....
Her sabah kalktığımızda yeniden bahşedilen hayatımız için şükredelim. Boy aynasının karşısına geçip, kendimize alıcı gözle bir bakalım. Yaşamak için her şeyimizin var dolduğunun farkına varalım. Şartlar nasıl ve ne olursa olsun güne mutlu başlamak için bir sürü nedenimiz olduğunu asla unutmayalım. ‘’ Gömleğin ilk düğmesi nasıl iliklenirse, diğerleri de öyle gelir ‘’ basit önermesinde olduğu gibi nasıl başlarsak öyle bitirmez miyiz günü. Zaten su gibi akıp giden ve eriyen dünya sermayesinde Allah Aşkına her anımız bizin için özel değil mi…???
Mesela..; zaman ilerledikçe ve yaş almaya başladıkça vücudumuzda bazı ağrılar, sızılar hissederiz. Çok kafana takma, saçlarımız dökülecek, yüzümüz kırışacak elbet, her yaşın bir güzelliği olduğunu düşünerek yaşamalıyız. Her istediğimize kavuşamasak bile, ne kadar mücadele ettiğimizi düşünerek yaptıklarımızı gururla anabiliriz.. Göreceğiz ki hayat bize daha başka gülümseyecektir. Her şeye kendi penceremizden baktığımızda sürekli aynı şeyleri görüyor olabiliriz. Birde başka pencereleri deneyerek, o zaman ne kadar başka güzelliklere sahip olduğumuza şaşırabiliriz. Sürekli yeni hayatlar öğrenmek, başka bakış açısına sahip insanları anlamaya çalışmak hem inanç sistemimizde sürekli tavsiye edilen, hem de varlık nedenimizle doğru orantılı olan bir eylem bütünlüğü değil midir?
Başarı bile sadece bununla ilgilidir. Kimi akademik olarak, kimi de duygusal olarak varlığını ispatlamıştır. Hayata bakış açınız değiştiğinde, vücudumuzdaki her aza hatta her hücre buna uyum sağlayacak muhteşem bir senkronizasyonla eşsiz bir yaşama sevinci her yanımızı kaplayacaktır. Bu sevinci sizde duyabilir ve hissedebilirsiniz, yeter ki isteyin..!!!
Yeni bir yılın başlangıcında bulunduğumuz şu günlerde, her şeyin gönlünüzden geçen şekilde oluşmasını ve arzuladığınız tüm güzellerin sizi bulması ümidiyle… YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN… MUTLU YILLAR DİLERİM....