Hayat “an”lardan oluşur. İyi-kötü, mutlu-mutsuz, hüzünlü-neşeli, acı-tatlı gibi birçok karşıt anlardan. Bunlardan birisi de başarı ve başarısızlık. Yaşamı boyunca başarısızlıkla karşılaşmayan hiç kimse olmadığı, çok iyi yerlerde olanların geçmişinde amacına ulaşamadığı anların oldukça fazla olduğu bilimsel araştırmalar ile sabittir.
Özellikle son zamanlarda sınav maratonu içine sokulan çocuklarımız ve aileleri “başarı” üzerine çok odaklanmış durumda. Sınavlarda işaretlen doğru sayısı, iş hayatında iyi bir mesleğe ve iyi yerlerde olması, kendimizi iyi hme aracı haline gelmiş durumda. Sürekli bunun peşinde ve bir “kim daha başarılı veya mutlu” yarışındayız. Aslına bakarsanız başarı ve başarısızlık bizi biz yapan en önemli etkenlerin başından geliyor. Bir şeyi başardığımızda, öz güven artışı nedeniyle bir sonraki görevimizde başarılı olma ihtimalimiz de yükseliyor. Başarının gerçek olup olmadığını anlamak için karşılığında neler verdiğine bakılmalı.
Peki ya başarısızlıklar? Öncelikle başarısızlık, istenen bir şey değil; çünkü başarısızlıklar insanın enerjisini ve mutluluk seviyesini düşürür. Sevilmez. Prim, puan getirmez. Halbuki başarının görünen yüzünün arkasında birçok başarısızlık olabilir. Başarı çizgisi sıfırdan yüze doğrusal şekilde artmaz. Kimi zaman düşerek, kimi zaman çıkarak hedefe doğru ilerler.
Gelin şimdi gözlerimiz kapatalım ve hayatımızdaki başarısızlıkları ve bu durumlardaki tepkilerimizi birlikte inceleyelim. Uzmanlara göre bir başarısızlıkla karşılaştığımızda sırasıyla üç evre yaşarız.
İlk tepki olarak bunu kabul etmeyiz. Başarısızlığı inkâr eder, yüzleşmeyi reddederiz. Neden başarısız olduğumuzu düşünmek yerine başarıyı hak eden tarafın kendimiz olduğunu düşünür, karşı tarafı suçlama psikolojisine gireriz. Bizim sunumumuz daha güzeldi, bizim rapor daha çok analiz içeriyordu, terfi için en çok çalışan bizdik… Yazılım çok iyi gitmişti öğretmen düşük not vermiş… İnkâr psikolojisini ise bahaneler takip eder. Ödevini yaptın mı diye soran öğretmene “sular kesikti” diyen öğrenci gibi elimizde olmayan, ilgili/ilgisiz etkenlerin bu başarısızlığı getirdiğini düşünmeye çalışırız. Kendimizi avutmaya çalışır, kendimizi haklı çıkaracak bahaneler üretiriz bir bakıma.
Bir süre sonra sakinleşmeye, objektif olarak değerlendirme yapmaya başlarız. Bu evreye geçebilmek için en önemli nokta ise “zaman”. Bir başarısızlık yaşadıktan sonra inkâr ve bahane evresinin farkında olmalı ve ikinci evreye geçebilmek için kendimize zaman tanımalıyız. Zamanın yanı sıra bulunduğumuz ortamı değiştirmek, seyahat etmek, spor ve doğa gezisi yapmak gibi yöntemler de ikinci evreye geçişimizi hızlandıracaktır. Bu evre aynı zamanda başarısızlıklardan ders çıkarmanın belki de en önemli ön koşulu bu kabullenme evresidir.
Gelelim üçüncü evreye. Bir arızayı veya teknik bir sorunu çözmek ve sistemi tekrar çalışır hale getirmek için kullanılan “ortalama tamir süresi” vardır. Başarısızlıkla karşılaştığımızda ayağa kalkma süremiz olarak kullanırız. Ortalama ayağa kalkma süresi başarısızlığın şiddetine ve bizim başarısızlık karşısındaki tecrübe ve tutumumuza göre değişkenlik gösterir. Bu sürenin kısalığı objektif bakış özelliği kazanmamız ve başarısızlıktan dersler çıkaracak psikolojiye geçmemiz için çok önemlidir. Bu seviyeye geçtikten sonra durum tespiti yapma adına kendimize şu soruları sormalıyız:
- İyi hazırlandık, dersimizi çalıştık mı?
- Elimizden geleni yaptık mı?
- Hazırlanırken ve yarıştayken bundan keyif aldık mı?
- Konfor alanımızdan çıkıp kendimizi geliştirdik mi?
- Nerde yanlış yaptık ? Neleri daha iyi yapabilirdik?
Sevgili dostlar, bir başarısızlıkla karşılaşmak herkesin her an başına gelebilecek bir olay. Önemli olan; başarısızlık yaşamak değil, ona verdiğimiz tepki ve yukarıdaki beş sorunun içten yanıtlarını bulabilmemizdir. Bu içten yanıtlar bize dersler çıkaracak ve bizi bir sonraki göreve hazırlayacak. Bunları yaptığımızda başarı gelecek mi? Kimse bunun garantisini veremez ama daha iyi sonuç alınacağına içten inanıyorum.
Şu an dünyanın en zengin ve başarılı insanlarından biri olan Alibaba Com un sahibinin hayatı incelenmiş ve hayatının başarısızlıklarla dolu olduğu görülmüş. İlkokul, ortaokul, üniversite sınavlarında hep başarısızlıklar yaşıyor. Yaptığı tüm iş başvurularından olumsuz yanıt alıyor hatta bazen başvuran herkesi işe alıp sadece onu dışarıda bıraktıkları anlarla bile karşılaşıyor. Ama kurduğu alibaba.com bugün dünyadaki en değerli on marka arasında gösteriliyor ve sadece marka değeri yüz milyar doların üzerinde.
Sonuç olarak hayat bir varış noktası değil, bir yolculuk. Bu yolculukta başarı kadar başarısızlık da var. Ve olmaya da devam edecek. Önemli olan bu başarısızlıklardan ne dersler çıkardığımız ve kendimizi nasıl geliştirdiğimiz. Gelin deneyelim, başarısız olalım. Sonra ayağa kalkıp tekrar deneyelim. Bizi başarısızlıklar değil, bunlardan ders çıkarmamak, ayağa kalkmamak ve tekrar denememek yıldırır. Unutmayalım hayatta bütün setler, üzerinden geçilmek için yapılmıştır, önünde durulmak için değil. Başarısızlıklarımızdan öğrendiğimiz ve yeni başarılar elde ettiğimiz günlerimiz olması dileğiyle hepinize iyi haftalar….