Şu anda Türkiye'nin birinci gündem maddesi ekonomi, hatta ezber bozacak şekilde değişen, bu değişimden etkilenenlerin tepki gösterdiği, "değişen ekonomi yaklaşımı!" diyebiliriz.
Ülkemiz ekonomisi bugüne kadar sürekli dış ticaret açığı vermektedir. Yani İthalatı ihracatından sürekli fazla olmakta bu açık kredi ile kapatılmakta. Bunun sonucunda finansman maliyeti ödemektedir. Bu konuda bugüne kadar klasik reçeteler, bilinen, tanıdık uygulamalar yapıldı ve istenen sonuca varılamadı.
Günümüzde oluşan ekonomik koşullar ülkemizin ihracat yapma imkanlarını arttırmıştır. Pandeminin Özellikle uzak doğunun üretimini etkilemesi, hammadde tedariklerinin zorlaşması, uluslararası navlun fiyatlarının anormal yükselmesi ve zorlaşması yurdumuzdaki üreticilerine ihracatta rekabet üstünlüğü sağlamış durumda.
Hal böyle olunca ülkemiz üretiminin artması, kapasite kullanımının yükselmesi ve üretime dönük yeni yatırımların yapılması gereği ortaya çıkmıştır. Bu yapılırsa ihracat artacak, istihdam artacak dolayısıyla dış ticaret açığı kapanmış olacaktır. Aynı zamanda dış ticaret açığının kapanması için borç ihtiyacı da olamayacaktır.
Peki üretim artışı desteği nasıl yapılacak?
Bu desteklerin sağlanmasının en önemli araçlarından birisi düşük faiz. Mevcutta uygulanan yatırım ve istihdam teşviklerinin yanı sıra düşük faiz ile yatırımcı desteklenirse yatırımlar artar, üretim artar, ihracat da artar. Aynı zamanda işsizlik sorunu da azalacaktır.
Kurlardaki artış, pazara yakınlının vermiş olduğu zaman ve navlun avantajı yurt dışı satışların karlılığını artıracak ve üreticilerin yatırım iştahını da kabartacaktır.
Bu kolay olacak mı?
Bu soruya evet kolay olacaktır demek şu ortamda zor.
Bir kere yeniye karşı piyasaların tepkisi olacaktır ve olmakta da.
İkincisi, bu karardan etkilenen ve karşı çıkmak isteyenlerin piyasaya yaptıkları döviz satış veya alım müdahaleleri ile kurlardaki istikrarsızlıklar hem piyasaları hem de toplumu rahatsız etmekte.
Üçüncüsü hükümet "Er ya da geç faizleri artırmak zorunda kalacaktır" beklentisi ile hareket edenlerin olumsuz reklamasyonu,
Dördüncü ve en önemlisi kurlardaki artışların beraberinde getirdiği maliyet ve fiyat artışları dolayısıyla enflasyon. Yeni programın en büyük olumsuzluğunu yaşıyoruz şu anda.
Nasıl Kolaylaştırılır?
Birincisi hükümet piyasalara "Geri adım yok. Kafam da hedeflerim de net" mesajı çok iyi anlatmalı ve ikna etmeli. Düşük faiz uygulamasını hiç olmazsa kamu bankaları nezdinde kolaylaştırmalı, çabuklaştırmalı.
İkincisi; ülkemizde sadece paradan para kazanmayı marifet haline getiren iş dünyasından daha fazla “Üretimden Para Kazanmak” arzusundaki yatırımcı olmasının desteklenmesi,
Üçüncüsü İletişime ağırlık verilmeli, iyi anlatılmalı, sabırlı davranılmalı, gerek şu anki kurguya gerekse bu kurgunun neden değişmesi gerektiğine değinerek, tabanı bu iddialı dönüşüme ikna edilmeli.
Dördüncüsü de devletin bir çok konuda tasarrufa gitmesi ile elde edilecek tasarrufun bu değişimin, hızlı kur yükselmesinin düşük ve orta gelirlilerin üzerindeki etkilerini azaltmada kullanılması gerekir. Buna asgari ücret artışı ve emekli zamları ile başlanmalıdır.
Unutmayalım, Türkiye 2023'te bir seçime gidiyor. Hiçbir iktidar seçimi kaybetmek istemez. Ülkemiz gündeminden terör, sağlık, ulaşım gibi birçok sorunlu konuyu çıkaran hükümet kalan en önemli konu olan ekonomiyi de gündemden çıkarmak amacındadır. Cumhurbaşkanı yeni programın meyvelerini toplamasın diye ağacı taşlayanlar çok olacaktır. Eğer bu program tutar, ülkemiz ihracat fazlası veren ülkeler arasına katılırsa 2023 seçimlerinde mevcut iktidarın eli çok güçlenecektir. İktidar da muhalefet de bunun çok iyi farkındadır. Zaman kimin haklı olduğunu gösterecek ve haksız olanda bedelini ödeyecektir. Hepinize iyi haftalar…