Öyle bir ateş çemberi ki, batıdan Yunanistan İngiltere, doğudan Ermeniler, güneydoğuda Fransızlar, güneyde İtalyanlar... Yetmiyor, Anadolu da yıllar süren savaşların, ölümlerin, yıkımların, yokluğun, yoksulluğun, hastalıkların bıkkınlığın çaresizliği, savaşma azminin yok olmaya yakın noktaya geldiği, ümitsizliği, yılgınlığı... Yine yetmiyor İç isyanlarla içeriden alınan darbeler, üstüne bir de Kuvayı İnzibatiye ismiyle çıkan millî mücadeleye muhalif olarak kurulan bir ordu... 15 Mayıs'ta Mustafa Kemal ve bir grup vatanseverin Bandırma vapuruna binmesi ile başlayan 19 Mayıs 1919 da Samsun'a çıkarak var oluşa ilk adım... Havza tamimi, Amasya genelgesi, Erzurum ve Sivas kongreleri, Anadolu ve Rumeli müdafaa-i hukuk cemiyeti olarak birleşim, 23Nisan 1920 de TBMM’ nin açılışı, 1nci ve 2nci İnönü Savaşları, Kütahya Aslıhanlar muharebesi.. Tüm bu durumlardan sonra Önce doğuda Ermeniler ile yapılan Gümrü antlaşması, ardından İtalyan ve Fransızlarla yapılan antlaşma sonucu güney ve güneydoğudan çekilmeleri, Sovyetler ile el altından yapılan silah alışverişi, yıkılan demiryollarının en az 1 yılda yapılacağı planlanırken Anadolu kadının tarih sahnesine çıkarak 1 aydan az sürede insanüstü bir çalışmayla gerçekleştirdiği mucize... Ardından Tekâlifi Milliye emirleri Sakarya Meydan muharebesi ve nihayetinde Büyük Taarruz... Nihayetinde 24 Temmuz 1923 Lozan Barış Antlaşması... Şimdi dönelim 30 Ekim 1918 de imzalanan ama Türk milletinin Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, Mareşal Fevzi Çakmak'ın üstün dehaları planlaması, teşkilatçılığı ve bağımsızlığa istiklale olan tam inançları ile Ya İstiklâl Ya Ölüm inancıyla şükürler olsun ki asla uygulanmayan Türk'ün idam fermanı olan Sevr... Atatürk'e soruyorlar neden 29 Ekim de Cumhuriyeti ilân ettiniz? Diyerek. Cevabı şu oluyor: -  30 Ekim den sonra ilan edilseydi Büyük Türk milleti tarihi olarak 5 yıl bağımsızlıktan uzak olacaktı. Bu yüzden dünyaya mesaj vermek adına 5 yılın tamamlanmasına 1 gün kala 29 Ekim'de Cumhuriyeti ilân ettik. 1919-1923 yılları arasındaki bu 4yıl tarihin hiçbir döneminde bu kadar yoğun ve zor geçmemiştir. Bu bir mucizedir... 100’üncü yılını kutladığımız bu yıl, lâik, demokratik, anayasal bir hukuk devletinin, içeride ve dışarıda barışın, bağımsızlığın, millîliğin ne kadar önemli olduğunun her geçen gün çok daha iyi anlaşıldığı özelikle bugünlerde bize bu vatanı yok oluşun eşiğinden, varoluşa getirip topraklarımızı tekrar vatan yapan bağımsız Türkiye Cumhuriyetini kuran başta Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları ile aziz şehitlerimizi rahmet, minnet, şükran ve saygıyla anıyorum.   Nice 100 nice 1000 yıllara... Milletimiz sağ olsun devletimiz var olsun... Saygılarımla...