Geçmiş zamanda köyün birinde adamın biri köyün en nadide ve en güzel kızıyla evlenir. Nadide derken hem fiziken, hem ahlaken tüm köylünün takdirini kazanmış biridir. Adam karısının herkes tarafından takdir edilen birisi olmasının altında ezilmişlik duygusunun tavan yapması sonucunda, bir kadının gölgesinde kalmayı kendi gururuna yediremez ve onun kusurunu, eksiğini aramaya başlar. Bulsun ki dövecek, hakaret edecek ve dayak ile hakaret ile sindirip otoriteyi ele geçirsin. Bir gün, iki gün, üç gün, bir hafta, bir ay geçmiş aradan ama bir türlü ulaşamamıştır hedefine.
Nihayet havalar ısınmış harman zamanı gelmiştir. Ağustos sıcağında bir plan yapıp tuzak kuracaktır. Karısı yanlış yapsın diye. Odun toplar, ateşi yakar, soğuk havada ısınmak ister gibi oturur ateşin başına, seslenir eşine. İster ki eşi gelsin yanına, kendisi oh ateş ne güzel ısıtıyor deyince o da, ağustos sıcağında ne ısınması itirazında bulunsun, o da haddini bildirsin. Bir güzel dövsün, hakaret etsin ki erkeklik gururunu kurtarsın. Derken eşi gelir, dizinin dibine oturur. Adam bu arada ateş ne güzel ısıtıyor değil mi..? diye sorar.
Kadın aynen kocası gibi ateşe ellerini uzatarak der ki..
''Tutuşturucusu kocamsa, ağustosun ortasında da güzeldir..''
Bir kadın tarafından sevilmek işte budur. Biz erkekler kadınımız tarafından seviliyorsak bu onların, bizim kusurlarımızı görmemezlikten gelişinden, hatalarımıza hoşgörü ile yaklaşmalarından kaynaklanıyordur.
SÖZÜN ÖZÜ......;
SEVMEK İNSANA YAKIŞAN EN GÜZEL MEZİYETTİR...
TÜM KADINLARIN 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN...