Bugün Pazar.
Muhtemelen Salı günü okuyacağınız bu satırları tuşluyorum.
Kafamın çok karışık olduğunu söylememe bilmem gerek var mı? İki kutup arasında gidip geliyorum. -Sanki aramızda gidip gelmeyen varmış gibi.-
Hiç popülist olmadım bugüne değin. Ne popülist söylem dinledim,ne de dillendirdim. Ama bakın neyi dillendireceğim şimdi?
Ne Coronaymış bu.
Herkesin dilinde.
……
Aşağıda aktaracağım satırlar bir İtalyan psikoloğa ait aslında. Beni çok etkiledi. Aynı duygusallıkla da size aktarıyorum..
“İnanıyorum ki evren, kuralları tepetaklak geldiğinde, bunları düzeltmenin bir yolunu bulur.
Birçok anomaliyi ve paradoksu yaşadığımız bu günler düşündürücü...
Küresel ısınmanın çevreye yarattığı zararların endişe verici boyutlara ulaştığı, Çin ve onu takip eden birçok ülkenin bloke olmak zorunda kaldığı bir dönemde, ekonomi yerle bir olurken hava kirliliği önemli oranda azalmakta; hava düzelmekte, maske kullanmak zorunda kalırken aslında daha temiz bir nefes almaktayız.
Dışlayıcı politikaların ve ideolojilerin, tarihimizdeki aşağılık bir dönemi anımsatarak tüm dünyada artmaya başladığı bu tarihi noktada, bir virüs gelir ve bizi dışlanan, tecrit edilen, sınırlarda bloke edilen ve hastalık taşıyan yapar. Hiçbir suçumuz olmasa da. Beyaz, batılı ve business class yolcusu olsak da.
Üretime ve tüketime dayalı bir toplumda, günde 14 saat ne olduğu belli olmayan bir amacın peşinde, Cumartesimiz, Pazarımız, takvimde kırmızı ile belirtilmiş tatillerimiz olmadan koşarken, bir anda DUR karşımıza çıkar. Evde, günlerce, dururuz. Karşılık ya da para ile ölçmeye alıştığımız, gerçek değerini hatırlamadığımız ‘zaman’ ile hesaplaşmamız başlar. Hala onunla neler yapabileceğimizi hatırlıyor muyuz?
Çocuklarımızı büyütmeyi öyle gerektiği için başka kişilere, kurumlara devrettiğimiz bir dönemde virüs okulları kapatır, bizi alternatifler yaratmaya, anne ve babayı tekrar çocukları ile birlikteliğe zorlar. Tekrar aile olmaya mecbur bırakır.
İlişkilerin, iletişimin, sosyalleşmenin virtüel dünyanın sosyal medyasında gerçekleşerek, bizi yakın olduğumuza dair bir yanılsamaya ittiği bu dönemde virüs bizden gerçek yakınlığı çalar: kimse birbirine dokunamaz, öpemez, sarılamaz; birbirine uzak ve dokunamamanın soğukluğunda kalırız. Bunların anlamını ve önemini ne kadar göz ardı ettik?
Herkesin kendi bahçesini düşünmesinin kural olduğu bu dönemde virüs bize açık bir mesaj yollar: tek çıkış yolu aitlik duygusu, topluluk bilinci, başkasını düşünmek, kendinden daha büyük bir şeyi korumak ve onun tarafından korunmak. Paylaşılan sorumluluk, attığın adımın sadece kendi kaderini değil etrafındakilerinkini de belirlemesi; ve senin kaderinin de onlara bağlı olması.
Öyleyse cadı avını, kimin suçlu olduğunu, sebebini düşünmeyi bırakır, onun yerine kendimize bundan neler öğrenebileceğimizi sorarsak, öğrenecek ve yapacak çok şeyimiz olduğuna inanıyorum.
Çünkü belli ki evrene ve onun kurallarına borcumuz çok ve bize bunun bedelini bir virüs ödetebilir. “
Sağlıklı ve sorunsuz günler dileğiyle.