Kütahya’m, doğduğum, çocukluğum, büyüdüğüm ve hala yaşadığım Kütahya’m.. Geçmişte kendisine ilçe olmuş illerin kendisini her yönüyle solladığı Kütahya’m.. Geçmişte en çok Devlet yatırımı alan fabrika zengini Kütahya’m... Kendini bir türlü yenileyemeyen, oğlum kızım fabrikalarda iş bulsun yeter düşüncesi ile dışarıya açıklamamış, halk deyimiyle " minareyi kaybetmeden" yaşamaya çalışan Kütahya’m... Kendini yeniliklere kendi becerisi ile açamayan, sadece taklit etmekle yenilendiğini sanan Kütahya’m.. Sabah saat 09.00 da dükkan açıp, akşam ezanında kapatan esnafı olan Kütahya’m... Kimse kusura bakmasın bu yazımda kendimize öz eleştiri yapacam haklı olarak... Kütahyalı, esnafına sahip çıkmıyor Eskişehir’e ve civar illere alışverişe gidiyor deniliyordu. birisi de çıkıp alışverişe değil "Hovardalığa" gidiyor diyerek, Kütahya’mızın Komşu illerden ne farkı var gibi saçma sapan laflar etmişti. Konumuz geçmişte kimin ne dediği değil elbet konumuz esnafımız. Esnaflık anlayışımız. Yıllardır değişmeyen dükkan açma saatleri yanında son zamanlarda kendini iyice hissettiren ekonomik şartların ağırlığı altında ezilen, zar zor ayakta kalmaya çalışan vatandaşlarımıza karşı, bizde zor durumdayız diyerek yaşam şartlarını vatandaşların alım gücüne değil de kendi ihtiyaçlarına göre fiyat ve yaklaşım gösteren esnafımız.
MESELA ..; Kütahya’mızda pazar günü hariç her gün sebze pazarı kurulmaktadır. Neden vatandaş pazara akşam üzeri gider..? Neden sabah ki fiyat ile akşam ki fiyat farklıdır. Eskiden olsa anlarım. Çünkü eskiden sadece Çarşamba ve Cumartesi günü pazar kurulurdu ve o dönemlerde nakliye ve sevkiyat bu kadar hızlı ve kısa süreli değildi. İki gün kurulan pazar arasındaki günlerde, özellikle yazın bozulma ve çürüme oluşacağından sabah fiyatları akşama elde kalan mallar ucuzlardı, alış fiyatına bazen de zararına bile satıldığı olurdu. Peki şimdilerde durum böylemi haftanın 6 günü pazar var. Bugün elde kalan ürünü yarın pazarda satma şansı olmasına rağmen. neden...? Sabah fiyatları akşama göre daha pahalı olur. Bunun mantıklı bir açıklaması var mıdır.? bilemiyorum.... MESELA ...; Mahalle bakkallarımız, kaybolmasın, yok olmasın diye veresiye alabildiğiniz tek yer olarak bildiğimiz bakkallar. Büyük marketlerin akşam 21.00 de kapanmasından sonra geç vakitlere kadar açık kalarak hizmet veren bakkallardaki fiyatlar neden marketlere göre daha pahalıdır..? Bütün firmaların tedarik zinciri taa kapıya kadar mal getirdiği ve bazı malların son tüketim tarihi geçmesi halinde veya bayatlaması durumunda iadesinin bile sağlanmasına rağmen marketlerden yüksek fiyatta satış yapmasının mantıklı bir açıklaması var mıdır..? Bilemiyorum...
MESELA...; Akaryakıt istasyonlarının marketlerinde satılan her türlü ürünün fiyatları neden çok yüksektir. Sizin asıl işiniz akaryakıt ve yan ürünlerini satmaktır. Market ürünleriniz artı hizmettir. Bunları daha ucuza satarak yolculuk yapanların hem atıştırmalık bir şeyler, su, meşrubat vb şeyler alalım hem de yakıtımızı tamamlayalım diye düşünülmesi sağlanmaz da, nasıl olsa alacaklar düşüncesi ile fahiş diyebileceğimiz fiyat da market ürünleri satılmasının mantıklı bir açıklaması var mıdır...? Bilemiyorum...
MESELA ..; Sanayi esnafımız, maşallahı var bu ustalarımız. Mesleklerine ve ustalıklarına saygı duyuyorum. Ama şu ekonomik şartlarda 10 dakika süren bir cıvata sıkmaya ve bir ampül değiştirmeye en az 100 TL almasına da gönül razı olmuyor. Elbette masrafları çok. Dükkan kiraları, SSK ödemeleri elektrik, su, çırak, kalfa ödemeleri mutlaka çok gider oluyordur. Kabul ama eh işte karnımızı doyuracak kadar kazanıyoruz diyenlerin ay da en az 50 bin kazanıyor olmasının mantıklı bir açıklaması var mıdır...? Bilemiyorum...
MESELA...; Kafelerin, restoranların, lokantaların, dönercilerin durumu da farklı değil. Bir taş çorbanın (mercimek) 60 TL den, diğer çorbaların ise mercimeğin iki katı fiyatla servis edilmesi, bir lahmacunun 110 TL den başlıyor olması, eskiden en ucuz karın doyurma olarak kabul edilen ekmek arası tavuk dönerin ayran ile birlikte 100 TL yı bulması sizce normal midir..? Kafelerde bir bardak çayın 25, türk kahvesinin 40 TL olması, diğer içecek ve yiyecekleri sayamıyorum bile. Pastanelerde bir top dondurmanın 20 TL den, üç parça baklavanın en az 75 TL den, doğum günü pastasının 500 TL' den başlamasının mantıklı bir açıklaması var mıdır...? Bilemiyorum... MESELA...; Elektrik, elektronik, telefon ve su tesisat tamircilerinin sadece arıza tespitinin bile 300-500 TL' den başlaması. Tamir ettirilmesinin ise en ucuz 1000 TL' nin üzerinde olması, gerek işçilik ve gerekse kullanılan malzemelerin çok yüksek fiyatlarda söylenmesinin mantıklı bir açıklaması var mıdır...? Bilemiyorum... Bu tür fiyat artışlarına örnekler verecek daha o kadar çok sektör var ki.. bunlara girmek bile istemiyorum..
En önemli konulardan birisi ise şu an tüm sektörlerde ulusal market ve AVM ler dışında küçük işletmeler ve ustalık ağırlıklı sanayi ve tamir, onarım işleri ile uğraşanların hiç birisinin MALİ DEĞERLİ ALIŞ VERİŞ FİŞİ düzenlemediğidir. Sadece Kredi kartı ile POS cihazından geçenler mecburen kayıt altına alındığından düzenledikleri, basit Usul gelir vergisine tabi olanların gün sonu toplu hasılat faturası düzenleme zorunluluğu olması, müşterinin istemesi durumunda Perakende, Satış Fişi veya Fatura düzenlemek zorunda olmasına rağmen mali belgelerin düzenlenmesinin mantıklı bir açıklaması var mıdır...? Bilemiyorum... Yazımın başında dediğim gibi yine söylüyorum hiç bir iş kolunu çalışanını, hiç bir hizmet erbabını kötülemek veya rencide etmek niyetinde değilim asla da olmam.... Anlatmak istediğim bir asgari ücretlinin günlük maaş ortalaması 600 TL olduğunu, bir emeklinin aldığı aylık maaşının 10 bin TL civarında olduğunu düşündüğümüzde biraz vicdanlı olunması gerekmiyor mu...?
Çok mu zor fiyatları makul ve mantıklı seviyelere çekmek.. Bu seferlik benden olsun .. para istemez abicim...bir daha ki seferde hallederiz vb. cümleleri kurduğumuz zamanlar çok eski tarihler değil aslında.. Biz ne ara her şeyin para olduğuna inanmaya başladık.. Ne ara, olursa bu fiyat olmazsa kendisi bilir demeyi öğrendik... Veresiye olmaz kardeşim, madem paran yoktu neden.... Diyerek insanları rencide etmeyi, azarlamayı ve hatta hakaret etmeyi ne ara öğrendik... Hadi her şeyi bir tarafa bırakın, Biz insanlığımızı.... Ne ara....kaybettik..? Hani biz en yüce din İslamiyet'in birer ferdiydik.. hani biz yüce Peygamberimiz izinde, kutsal kitabımızın emrindeydik.....??? Ne oldu bize... bu kadar nasıl değiştik. Ne zaman düşeni kaldırmak yerine bir tekme de biz vurmayı öğrendik..? Hani sağ elimizin verdiğini sol elimiz bilmeyecekti.. neden elimizi eteğimizi çektik yardımlardan.... Ne zaman öğrendik hep bana hep bana demeyi... Şunu demeye çalışıyorum....! Kimse kusura bakmasın... Yaptığımız öz eleştiridir hatası olan herkes için geçerlidir. Şunu da söylemeden edemeyeceğim... her şeyin bilincinde ve dürüst olan tüm esnaf, usta ve işletmecilerimizi tenzih ediyorum... sözüm bunların dışında kalanlaradır...
SÖZÜN ÖZÜ....; EYY TÜRK TİTRE VE KENDİNE DÖN.. Diyerek Sevinçte, tasada, huzurda, hüzünde, iyi günde, kötü günde, savaşta, barışta, düğünde, cenazede bir olmayı, birlik olmayı başarabiliyorsak....Her şeyin para olmadığını unutmadan, şu ekonomik şartların bazı kesimleri yok etmeye çalıştığı zor günlerimizde birbirimize sahip çıkmamızın zor olmadığını göstermemizin şimdi tam zaman değil midir...??? Şunu asla unutmayalım hepimiz birbirimize muhtacız..... ÇÜNKÜ....; TÜRK'ÜN TÜRK'DEN BAŞKA DOSTU YOKTUR ...!!!