Değerli okurlarım birlikte ayni dönem Baro Başkanlığı yaptığım değerli arkadaşım Rize önceki dönem Baro Başkanı Sayın Av Ateş Hatinoglu'nun kaleme aldığı bir yazısını sizlerle paylaşmak istiyorum. Süleymaniye Camiin yanı başında dini bir vakfın öğrenci yurdu diye inşa ettiği binayı görünce insanın içi cız ediyor. Tarihi eserlere, ata mirasına, tabiata karşı bu kadar duyarsız, betona, binaya bu kadar tamah eden bir güruhun kendini dindar ve muhafazakâr olarak adlandırması, kendilerinden olmayanların dinini, imanını tartıp, yaşam tarzını eleştirip tekfir etmesi ne kadar trajik. Fatih Belediyesinin bu fotoğrafı inkâr edip paylaştığı projeye merakla baktım; tabii ki zemin katta dükkânlar unutulmamış, unutulur mu hiç?
Günümüzün popüler İslami akımların bu materyalist halleriyle Türk - İslam Medeniyet tasavvuru ile uzaktan yakından bir ilgileri olamaz. Betona, binaya, gösterişe bu kadar tutkun ve rüküş, estetikten, incelik ve mütevazılıkten, sadelikten bu kadar uzak bir kafa; ancak Mekke’de Kâbe’i Muazzama’nın tepesine gökdelen diken Bedevilerle eş tutulabilir.
Özal döneminin mirası Süzer Plaza ve Swiss Otel rezilliğinden çok daha ağırı; köprüden geçerken Süleymaniye’ye baktığınızda tarihi yarımadanın arkasında yükselen o rezil kuleler veya Ataköy sahilinde ki ucube Çin Seddi değil mi?
Uçakla İstanbul üzerinde uçarken haritada ki şekli bile muhteşem olan tarihi yarımadanın köşesinden habis bir ur gibi çıkan Yenikapı Miting alanının vebalini kim ödeyecek. Bu cinayetlerin, rezilliklerin adına cahillik, görgüsüzlük vs. her ne derseniz deyin tarifte her kelime yetersiz kalır.
Çarpık kentleşme bu günün sorunu değil belki ama gecekondularla dolu, köhne şehirlerimizi modernleşiyoruz, dönüştürüyoruz diye mimari zevkten, estetikten yoksun mezar taşı gibi beton yığınlarına boğduk. Sonsuza kadar korumamız gereken tarihi mirası, ecdat yadigârlarını bu çirkinliklerin gölgesine terk ettik.
Osmanlının insani, estetik, kolektif, insana huzur ve güven veren şehircilik anlayışının yerini yoz, karman çorman, çirkinlik ve görmemişlik abideleri doldurdu. İnsanları toplumdan koparan yalnızlığa iten, bireysel yaşamı, bencilliği, kibir ve ihtirası, hep kazanmayı, kazandıkça doymamayı, hep daha fazlasına tamah etmeyi, insanları metalaştırıp ayakaltında çiğnenir, bozuk para gibi harcanır hale getirmeyi, insanlık onurunu beş paralık etmeyi gerektiren yeni şehircilik anlayışı.
Suudların Harem’i Şerif’in, Kabe’i Muazzama’nın tepesine diktikleri şirk abidesine kızmaya ne kadar hakkımız var? Hz. Peygamber zamanında minber 3 basamaklıydı. En büyük minaresi, en büyük kubbesi, en büyük minberiyle her şeyi en büyük olan Çamlıca Camiinde 48 basamaklı minbere hoca asansörle çıkıyor. Var mı bunun ötesi...
Anasayfa
Yazarlar
Av. M. Sabit ÖZDOĞLAR - Gözlem
Yazı Detayı
Bu yazı 755+ kez okundu.
Süleymaniye Camii
Değerli okurlarım birlikte ayni dönem Baro Başkanlığı yaptığım değerli arkadaşım Rize önceki dönem Baro Başkanı Sayın Av Ateş Hatinoglu'nun kaleme aldığı bir yazısını sizlerle paylaşmak istiyorum. Süleymaniye Camiin yanı başında dini bir vakfın öğrenci yurdu diye inşa ettiği binayı görünce insanın içi cız ediyor. Tarihi eserlere, ata mirasına, tabiata karşı bu kadar duyarsız, betona, binaya bu kadar tamah eden bir güruhun kendini dindar ve muhafazakâr olarak adlandırması, kendilerinden olmayanların dinini, imanını tartıp, yaşam tarzını eleştirip tekfir etmesi ne kadar trajik. Fatih Belediyesinin bu fotoğrafı inkâr edip paylaştığı projeye merakla baktım; tabii ki zemin katta dükkânlar unutulmamış, unutulur mu hiç?
Günümüzün popüler İslami akımların bu materyalist halleriyle Türk - İslam Medeniyet tasavvuru ile uzaktan yakından bir ilgileri olamaz. Betona, binaya, gösterişe bu kadar tutkun ve rüküş, estetikten, incelik ve mütevazılıkten, sadelikten bu kadar uzak bir kafa; ancak Mekke’de Kâbe’i Muazzama’nın tepesine gökdelen diken Bedevilerle eş tutulabilir.
Özal döneminin mirası Süzer Plaza ve Swiss Otel rezilliğinden çok daha ağırı; köprüden geçerken Süleymaniye’ye baktığınızda tarihi yarımadanın arkasında yükselen o rezil kuleler veya Ataköy sahilinde ki ucube Çin Seddi değil mi?
Uçakla İstanbul üzerinde uçarken haritada ki şekli bile muhteşem olan tarihi yarımadanın köşesinden habis bir ur gibi çıkan Yenikapı Miting alanının vebalini kim ödeyecek. Bu cinayetlerin, rezilliklerin adına cahillik, görgüsüzlük vs. her ne derseniz deyin tarifte her kelime yetersiz kalır.
Çarpık kentleşme bu günün sorunu değil belki ama gecekondularla dolu, köhne şehirlerimizi modernleşiyoruz, dönüştürüyoruz diye mimari zevkten, estetikten yoksun mezar taşı gibi beton yığınlarına boğduk. Sonsuza kadar korumamız gereken tarihi mirası, ecdat yadigârlarını bu çirkinliklerin gölgesine terk ettik.
Osmanlının insani, estetik, kolektif, insana huzur ve güven veren şehircilik anlayışının yerini yoz, karman çorman, çirkinlik ve görmemişlik abideleri doldurdu. İnsanları toplumdan koparan yalnızlığa iten, bireysel yaşamı, bencilliği, kibir ve ihtirası, hep kazanmayı, kazandıkça doymamayı, hep daha fazlasına tamah etmeyi, insanları metalaştırıp ayakaltında çiğnenir, bozuk para gibi harcanır hale getirmeyi, insanlık onurunu beş paralık etmeyi gerektiren yeni şehircilik anlayışı.
Suudların Harem’i Şerif’in, Kabe’i Muazzama’nın tepesine diktikleri şirk abidesine kızmaya ne kadar hakkımız var? Hz. Peygamber zamanında minber 3 basamaklıydı. En büyük minaresi, en büyük kubbesi, en büyük minberiyle her şeyi en büyük olan Çamlıca Camiinde 48 basamaklı minbere hoca asansörle çıkıyor. Var mı bunun ötesi...
Ekleme
Tarihi: 19 Şubat 2022 - Cumartesi
Süleymaniye Camii
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.