Ömer Bin Abdülaziz Emevi Halifesi, zamanında devlet sınırları atlas okyanusundan Orta Asya İçlerine dayanıyordu. Özetle günümüz coğrafyasında yirmiden fazla ülkeyi içine alıyordu. Devlet başkanı olunca tüm mal varlığını, kölelerini, kokularını, eşine ait tüm takılarını sattı ihtiyaç sahiplerine dağıttı. Devletin tahsis ettiği binekleri sattırdı devlete irat kaydettirdi. Şahsi bineğini kullandı yem parasını cebinden ödedi. Sütten kesilen bebeklere, ihtiyaç sahiplerine, hapistekiler dahil maaş bağladı. Fakirler için aşevi açtı ve tüm yakınlarının bunlardan ve devlet imkânlarından yararlanmasını yasakladı. Yıkılmak üzere olan bir evde oturdu. Tamiratını da yaptırmadı. Tek bir elbisesi vardı, gece yıkattı ertesi gün giydi. Tüm valilerine de devlet imkânlarını kullandırtmadı ve bunun takipçisi oldu. Oğlu onun hep sofradan aç kalktığını söylerdi. Adil yönetimle İslami yaymaya çalıştı, diğer inançlara saygılı oldu. Emevilerin zorla el koyduğu rakip ailelerin haklarını iade etti.
Devlet başkanlığı süresince bu geniş coğrafyada zekât verilecek, yardım edilecek tek fakir kalmadı. Sonuçta zehirlenerek katledildi. Evet, büyük bir Devlet adamının ibretlik ama ders alınacak hikâyesi. Günümüzde ise Devleti yönetenlerin de alması gerekli tutum bu olmalıdır. Devleti yönetirken Devlet Malını kendi malı gibi düşünmeli israftan kaçmalıdır. Ülkemiz insanın refaha kavuşması güçlü ama tasarruf eden İdarecilerin güçlü ellerinde şekil almalı, yaptıkları tasarruflar yıllar sonra da saygı ile yâd edilmelidir. Biz nasıl atalarımızın döktükleri kanla alınan bu ülkede müreffeh yaşıyor isek bizden sonraki kuşaklar ve bizden minnetle şükranla bahsetmeli dualar göndermelidirler. Gelecek kuşaklara atalarımızın bıraktıklarından çok daha fazlasını bırakmaya gayret etmeliyiz. Ancak bu sayede atalarımızın torunu olduğumuzu anlatabiliriz.