Onbeşinci Yüzyılın ikinci yarısında Almanya’nın Nürnberg şehrinde 18 çocuklu bir ailenin resimle ilgilenen iki çocuğu da sanat okuluna gidip büyük bir ressam olma hayali kurmaktadır. Aile ise çaresizdir.
Macaristan’dan göçüp gelmiş olan ve maden işçiliği yaparak geçinmeye çalışan aile karınlarını zor doyurmaktadır. Bu durumun farkında olan iki kardeş kendi aralarında kura çekerler. Kazanan sanat okuluna gidecek ve geride kalan daha çok çalışıp diğer kardeşini okutmak için elinden geleni yapacaktır. Albert ve Albrecht arasındaki bu kurada okula giden dönüşte kardeşini okuması için okula gönderecek ve kendisi de madende çalışacaktır. Kurayı kazanan Albrecht olur.
Albrecht okulda bütün öğretim görevlilerini kendine hayran bırakarak çok büyük başarılar elde eder. Okulu birincilikle bitirir ve eve büyük bir gururla döner. Ailesi onun onuruna güzel bir yemek verir. Albrecht kendisini öven konuşmalardan sonra söz alır ve kendisine bu fırsatı veren kardeşine teşekkür eder. Şimdi sıranın onda olduğunu ve okumaya göndereceği kardeşi için madende çalışmaktan büyük gurur duyacağını söyler.
Kardeşinin yanıtı ise;
─ İmkansız sevgili kardeşim, şeklindedir.
Seni okulda okutabilmek için çalıştığım senelerde bütün parmaklarım madende defalarca kırıldı ve değil kalem tutmak, senin şerefine şarap kadehini bile zor tutuyorum.
Albrecht kendisini dünyanın en ünlü ressamları arasına sokan o ellerin, kardeşinin ellerinin resmini çizer.
Bütün dünyanın Praying Hands (Dua eden eller) olarak bildiği, asıl ismi Hands (Eller) olan resim Albrecht Durer’in kardeşinin elleridir.