Değerli okurlar bugünkü köşe yazımda ibretlik sayılabilecek bir hikayeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bizler insan olarak yaşananları iyi irdelemeli gerektiğinde dersler çıkarmalıyız.
"Alel acele arabamı park edip,şirkete doğru yürümeye başladığımda çantamı unuttuğumu fark edip geri döndüğümde,otoparkın girişinde rastladım ona.
Belki yaşı seksenin üzerinde ihtiyar bir nine ağlamaklı sesiyle bana yönelip, "-Beni yalnış anlama oğlum. Ben dilenci değilim.Şehre bir hasta ziyaretine geldim.Dönüş yolunda paramı çaldırdım.Şimdi ne yapacağımı bilemez halde böylece kaldım.İnan olsun geceden beri sokaktayım-" diye sözlerine devam ederken sıkılarak baktım saatime ve fazlasıyla geç kalmışlığın acelesiyle," - Anladım teyze, anladım" deyip cüzdanımdan bir miktar para çıkartıp uzattım yaşlı kadına.Baştan aşağıya süzmüştüm parayı uzatırken de.
Eski püskü giyimli, elbisesinde birçok yama bulunan bu yaşlı kadına inanmamıştım esasında."-Numara yapıyor-"diye düşündüm ve teşekkür etmesine bile fırsat vermeden arkamı dönüp giderken,-" Bir gün sana borcumu öderim" diye seslendi arkamdan.Güldüğümü anladı mı bilmem ama, bende, "-Yok teyze istemem... Hem halinden borcunu ödemeye müsait olmadığın anlaşılıyor.Hem bir daha nerde karşılaşacağız da borcunu ödeyeceksin.Helali hoş olsun deyip-"Birazda alay edercesine bir cevapla uzaklaşmaya devam ettim.
Bir daha bağırarak seslendi sesini duyurmak için."-Öyle deme oğul.İnsan yürekten ister, dua ederse rabbimde nasip eder. Sen unutma Çoban Hafize'yi "Söylediklerini yarım yamalak işittim. Umursamamıştım bile.Arabamdan çantamı alıp toplantıya yetiştim sonrasında...
Şirket bu olaydan haftalar sonra yurtdışında olan bir eğitim semineri için beni Fransaya göndermek istemiş, gece saat bire uçak biletim alınmıştı. İçimde bir huzursuzlukla bindim uçağa.Uçak daha kalkış yaparken bir şeylerin ters gittiğini anlamıştım. Havalandıktan yarım saat sonra, müthiş bir gümbürtü duyulmuş ve artarda yapılan anonslardan uçağın düştüğünü anlamıştım derin bir korkuya kapılarak. Bir dakika içinde olmuştu her şey ve yere çakıldığımızda ne olduğunu anlamadan uçaktaki herkesin farklı biryana savrulduğunu seçebilmiştim o karanlıkta. Çok yoğun bir duman içinde gözlerimi açtığımda vücudumun her yanında derin yaralar olduğunu hmiştim.
Bedenim tamamen kanla kaplanmış elbiselerim üzerime yapışmıştı adeta akan kanla. En yakın çıkış kapısından sürünerek yarı baygın halde çıktım enkazdan. Cesetlerin arasından sürünerek toprağa adım attığımda, gözlerim bulanıklaşmıştı artık.Ne kadar yürüdüm bilmiyorum, en son çamurdan yapılmış bir köy evinin kapısına yığılıp kaldığımı hatırlıyorum...
Gözlerimi açtığımda bir hastahane odasındaydım. Karşımda duran doktor, onlarca kişinin öldüğü uçak kazasından şans eseri kurtulduğumu söylemişti bana.Sığındığım bir köy evinde, ilk müdahalenin yapıldığını ve o hayati müdahale yapılıp kanamalarım durdurulmamış olsa belki de hayatımı kaybedeceğimi anlatırken bana,gözyaşlarıma hakim olamamıştım.Doktor bunları anlatırken hemşirelerden biri, sığındığım köy evinde bana yardım eden ve hastahaneyi arayıp hayatımı kurtaran kişinin kendime geldiğimde bana verilmesi için bir zarf bıraktığını anlattıktan sonra o zarfı uzattı bana.Zarfı açtığımda iki yüzlira ve bozuk bir yazıyla yazılmış not bulmuştum.Gözyaşlarıyla okuduğum notta şunlar yazıyordu, - "Umarım borcumu ödeyebilmişimdir oğul.
ÇOBAN HAFİZE TEYZEN-"