6572 Sayılı Yasa ˮYargı Paketiˮ

(İHA) - İhlas Haber Ajansı | 24.12.2014 - 18:34, Güncelleme: 13.11.2023 - 06:33 2417+ kez okundu.
 

6572 Sayılı Yasa ˮYargı Paketiˮ

"Kamuoyunda "Yargı Paketi" olarak bilinen 6572 sayılı yasa, Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 12.12.2014 tarihinde onaylanarak yürürlüğe girdi. Hakimler ve Savcılar Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun farklı alanlarda ve farklı kanunlarda düzenlemeler getirmiştir. Bu değişiklikler kurumlardaki yansımalarını uzun vadede gösterecektir. Ancak bireyleri direkt olarak etkileyecek yeniliklerin dikkatlere sunulması gerektiğini düşünüyoruz.  ARAMA KARARI VERİLMESİ KOLAYLAŞTIRILDI : Yasanın 40. maddesi ile Ceza Muhakemesi Kanunuʹnun, "Şüpheli veya Sanıkla İlgili Arama" başlıklı 116. maddesinde değişiklik yapılmış buna göre; “yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda somut delillere dayalı kuvvetli şüphe varsa; şüphelinin veya sanığın üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerler aranabilir" ifadesindeki “somut delillere dayalı kuvvetli şüphe” şartı kaldırılmış, yerine “makul şüphe” kriteri getirilmiştir.  Ancak ne var ki makul şüphenin kime, neye göre belirleneceği ve hangi kriterlere göre denetleneceği belirtilmemiştir. Makul şüphe ve makul şüpheli kavramları kişiden kişiye değişebilen sübjektif birer kavramlardır. Zira birine göre makul olan durum, bir diğerine göre hiç de makul olmayabilir. Bu durumda makul şüphe, tamamen işlemi yapan kişinin o anki durumuna ve meseleye bakış açısına göre takdir edilecektir. Yargı tarihimiz nelerin makul sayıldığı konusunda talihsiz örneklere sahip iken; aramalar için makul şüphe kavramının yeterli sayılması, uygulamada telafisi mümkün olmayan zararları doğurabileceği açıktır.  Burada en temel problem, makul şüphenin neye göre belirleneceği konusudur. ʹmakul şüpheʹ ile alınan arama kararı üzerine polis veya diğer kolluk kuvvetleri çok rahat ve kolay bir biçimde arama yapabilecektir. Bu durum beraberinde korkulur ki keyfiliği de getirebilir. Yasada hangi durum ve suçlarda el konulabileceği, hangi durumlarda teknik takip yapılabileceği tek tek sayılmasına rağmen; Hangi durumun ʹmakul şüpheʹ için yeterli olacağı hususu ki, bu da maddede “yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul şüphe”” denilerek dile getirilmiştir. Bu kavramına büyük özen gösterilmelidir. Zira yanlış bir makul şüphe algısında, özel hayatın mahremiyeti zarar gördüğü gibi, şahsın ticari hayatı da bundan olumsuz etkilenecektir. İnsan hak ve özgürlüklerine saldırı mahiyetine bürünebilecektir. Anayasamıza, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesiʹne, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesiʹne açıkça aykırı olan “Makul şüphe” kavramı, insanların somut delillere dayanılmadan, keyfi olarak özgürlüğünün kısıtlanması anlamına gelir ki bu durum, ceza muhakemesi hukukunun kabul edebileceği bir kavram değildir. Özetle Hukuk devletinde “makul şüphe” kavramı makbul değildir.  AVUKATLARIN SORUŞTURMA DOSYASINA ULAŞIM HAKKI KISITLANIYOR : 6572 sayılı Kanunun getirdiği diğer bir önemli değişiklik, avukatların soruşturma evrakına erişiminin engellenmesidir. Yasanın 44. maddesi ile müdafiin soruşturma dosyasının içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek alması, “soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecekse” bu yetki, savcının istemiyle hâkim kararıyla kısıtlanabilecektir.   Bu kısıtlama ancak; "TCK’da düzenlenen kasten öldürme, cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, 6136 sayılı Kanunda düzenlenen silah kaçakçılığı, 5411 sayılı Kanunda düzenlenen zimmet ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunda düzenlenen suçlar" hakkındaki soruşturmalarda geçerli olacak diğer suç tipleri için ise uygulanmayacaktır.   Dosyanın avukat tarafından incelenmesi önündeki engellerin kaldırılması için Türkiye Barolar Birliği, Barolar ve Avukatlar yıllar yılı kararlı bir mücadele yürütmüştür. Halkın hak arama özgürlüğünde yanında yer alan sacayağının birini oluşturan avukatların, dosyayı inceleyemeden, şüpheli hakkındaki itham ve delillerin ne olduğunu bilmeden savunma yapmaya çalışmaları gibi bir durum ortaya çıkmıştır. Yapılan düzenleme avukatlık mesleğinin etkinliğini azaltmış, onurunu zedelemiştir. Devletin en mahrem birimlerine böcek diye adlandırılan dinleme cihazlarını avukatlar mı koymuştur ? Ortam dinlemelerini avukatlar mı yapmıştır ? Hukuksuz soruşturmaları avukatlar mı tamamlamıştır ? Yasak meyve nitelindeki kanunsuz delilleri avukatlar mı toplayıp davaları açmıştır ? Sayın Adalet Bakanımızın deyimiyle bunları yapıp devletine avukatlar mı ihanet etmiştir.   Kendisine suç isnat edilen kişi neyle suçlandığını ve aleyhine olan tüm delilleri bilmelidir. Bu şüphelinin hakkıdır. Biz avukatlar kanunda belirtildiği gibi kamu hizmeti görmekteyiz ve yargının kurucu unsuru olan bağımsız savunmayı temsil etmekteyiz. Bu son düzenleme ile savunma hakkı, savunma kurumu ağır bir yara almıştır ve adil yargılanma hakkının ihlali şeklindedir. Kanunda belirtilen sebeplerle, dosyaya erişimin kısıtlanması, şüphelinin dosyadaki tüm delillere ulaşması ve kendisini aklayacak şekilde bir savunma yapmasını güçleştirecek, engelleyecektir.   Savcılık ve yargılamayı yapacak hakim dosyanın tamamı hakkında bilgi sahibiyken, savunma makamı olan avukatlar, delilleri hiç görmeden, nasıl elde edildiğinden habersiz, dosyayı inceleyemeden isnat edilen iddialar karşısında savunma yapmaya çalışacaktır. Bu savunmanın ne kadar sağlıklı olacağı da tartışılır. Bu durumda avukatlık mesleği de büyük bir yara alır. Savunma mesleği etkisiz duruma düşer. Bununla silahların eşitliği ilkesi ile bir insan hakkı olan adil yargılanma hakkı da zarar görür.   Örneğin tutuklamaya itiraz yolu dolaylı olarak artık etkisiz ve neticesiz bir hal alacaktır. Erişemediğiniz bir dosyada, hangi delilin hukuka uygun, hangisinin hukuka aykırı elde edildiğini bilmeden, daha da önemlisi müvekkilinizin tam anlamıyla neyle suçlandığı konusunda bilgi sahibi olmadan yapacağınız itiraz kanımızca matbu bir formun doldurulup reddedileceğini bile bile müvekkilinize karşı itiraz edildi demekten ve sıra savmaktan ileriye gidemeyecektir.  Bilindiği üzere; Adalet tanrıçasının sembolik olarak gözlerinin bağlı olması; yargılama yaparken karşısındaki kişinin dil, din, ırk, cinsiyet ve statü ve benzeri kimlikler anlamında kim olduğunu görmeden, yasaların herkese eşit şekilde uygulanacağı anlamını taşır. Bu nedenle adalet tanrıçasının gözleri bağlıdır. Anılan yeni düzenleme ise; adeta adalet tanrıçasının gözlerindeki bu bağı oradan çözüp, savunma makamını temsil eden avukatların gözlerine bağlamak böylece, kapalı kapılar ardında denetimden uzak ve aleniyet ilkesine aykırı bir biçimde yargılama yapılması anlamına gelir. Çıkarılan yasa açıkça insan haklarına ve hürriyetlerine ve dahi basın ve hak arama özgürlüklerine müdahale demektir. Ülke gündeminde de bunun açık yansıması görülmektedir. Makul şüphe ile bir kısım basın ve yayın organları ve kişiler hakkında soruşturmaların yapılması ve makul şüphenin sınırlarının net olarak belirlenememesi soruşturmaların genişletilmesine ve tüm kişi , kurum, ve basın özgürlüklerini tehdit eder hale gelecektir. Bu nedenle kanun yapma tekniği ve dahi evrensel hukuk kuralları göz ardı edilerek yapılan yasayı kanun koyucunun bir kez daha gözden geçirmesi hayati bir önem taşımaktadır. Yukarıdaki hukuki değerlendirmeden hiç kimse bir ima veya yandaşlık çıkarmamalı, unutulmamalıdır ki, Kütahya Barosu hukukun üstünlüğüne inanmış, insan hak ve özgürlüklerine saygı duymuş ve daima Cumhuriyetin temel değerlerini savunmuştur. "
"Kamuoyunda "Yargı Paketi" olarak bilinen 6572 sayılı yasa, Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 12.12.2014 tarihinde onaylanarak yürürlüğe girdi. Hakimler ve Savcılar Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun farklı alanlarda ve farklı kanunlarda düzenlemeler getirmiştir. Bu değişiklikler kurumlardaki yansımalarını uzun vadede gösterecektir. Ancak bireyleri direkt olarak etkileyecek yeniliklerin dikkatlere sunulması gerektiğini düşünüyoruz.  ARAMA KARARI VERİLMESİ KOLAYLAŞTIRILDI : Yasanın 40. maddesi ile Ceza Muhakemesi Kanunuʹnun, "Şüpheli veya Sanıkla İlgili Arama" başlıklı 116. maddesinde değişiklik yapılmış buna göre; “yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda somut delillere dayalı kuvvetli şüphe varsa; şüphelinin veya sanığın üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerler aranabilir" ifadesindeki “somut delillere dayalı kuvvetli şüphe” şartı kaldırılmış, yerine “makul şüphe” kriteri getirilmiştir.  Ancak ne var ki makul şüphenin kime, neye göre belirleneceği ve hangi kriterlere göre denetleneceği belirtilmemiştir. Makul şüphe ve makul şüpheli kavramları kişiden kişiye değişebilen sübjektif birer kavramlardır. Zira birine göre makul olan durum, bir diğerine göre hiç de makul olmayabilir. Bu durumda makul şüphe, tamamen işlemi yapan kişinin o anki durumuna ve meseleye bakış açısına göre takdir edilecektir. Yargı tarihimiz nelerin makul sayıldığı konusunda talihsiz örneklere sahip iken; aramalar için makul şüphe kavramının yeterli sayılması, uygulamada telafisi mümkün olmayan zararları doğurabileceği açıktır.  Burada en temel problem, makul şüphenin neye göre belirleneceği konusudur. ʹmakul şüpheʹ ile alınan arama kararı üzerine polis veya diğer kolluk kuvvetleri çok rahat ve kolay bir biçimde arama yapabilecektir. Bu durum beraberinde korkulur ki keyfiliği de getirebilir. Yasada hangi durum ve suçlarda el konulabileceği, hangi durumlarda teknik takip yapılabileceği tek tek sayılmasına rağmen; Hangi durumun ʹmakul şüpheʹ için yeterli olacağı hususu ki, bu da maddede “yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul şüphe”” denilerek dile getirilmiştir. Bu kavramına büyük özen gösterilmelidir. Zira yanlış bir makul şüphe algısında, özel hayatın mahremiyeti zarar gördüğü gibi, şahsın ticari hayatı da bundan olumsuz etkilenecektir. İnsan hak ve özgürlüklerine saldırı mahiyetine bürünebilecektir. Anayasamıza, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesiʹne, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesiʹne açıkça aykırı olan “Makul şüphe” kavramı, insanların somut delillere dayanılmadan, keyfi olarak özgürlüğünün kısıtlanması anlamına gelir ki bu durum, ceza muhakemesi hukukunun kabul edebileceği bir kavram değildir. Özetle Hukuk devletinde “makul şüphe” kavramı makbul değildir.  AVUKATLARIN SORUŞTURMA DOSYASINA ULAŞIM HAKKI KISITLANIYOR : 6572 sayılı Kanunun getirdiği diğer bir önemli değişiklik, avukatların soruşturma evrakına erişiminin engellenmesidir. Yasanın 44. maddesi ile müdafiin soruşturma dosyasının içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek alması, “soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecekse” bu yetki, savcının istemiyle hâkim kararıyla kısıtlanabilecektir.   Bu kısıtlama ancak; "TCK’da düzenlenen kasten öldürme, cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, 6136 sayılı Kanunda düzenlenen silah kaçakçılığı, 5411 sayılı Kanunda düzenlenen zimmet ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunda düzenlenen suçlar" hakkındaki soruşturmalarda geçerli olacak diğer suç tipleri için ise uygulanmayacaktır.   Dosyanın avukat tarafından incelenmesi önündeki engellerin kaldırılması için Türkiye Barolar Birliği, Barolar ve Avukatlar yıllar yılı kararlı bir mücadele yürütmüştür. Halkın hak arama özgürlüğünde yanında yer alan sacayağının birini oluşturan avukatların, dosyayı inceleyemeden, şüpheli hakkındaki itham ve delillerin ne olduğunu bilmeden savunma yapmaya çalışmaları gibi bir durum ortaya çıkmıştır. Yapılan düzenleme avukatlık mesleğinin etkinliğini azaltmış, onurunu zedelemiştir. Devletin en mahrem birimlerine böcek diye adlandırılan dinleme cihazlarını avukatlar mı koymuştur ? Ortam dinlemelerini avukatlar mı yapmıştır ? Hukuksuz soruşturmaları avukatlar mı tamamlamıştır ? Yasak meyve nitelindeki kanunsuz delilleri avukatlar mı toplayıp davaları açmıştır ? Sayın Adalet Bakanımızın deyimiyle bunları yapıp devletine avukatlar mı ihanet etmiştir.   Kendisine suç isnat edilen kişi neyle suçlandığını ve aleyhine olan tüm delilleri bilmelidir. Bu şüphelinin hakkıdır. Biz avukatlar kanunda belirtildiği gibi kamu hizmeti görmekteyiz ve yargının kurucu unsuru olan bağımsız savunmayı temsil etmekteyiz. Bu son düzenleme ile savunma hakkı, savunma kurumu ağır bir yara almıştır ve adil yargılanma hakkının ihlali şeklindedir. Kanunda belirtilen sebeplerle, dosyaya erişimin kısıtlanması, şüphelinin dosyadaki tüm delillere ulaşması ve kendisini aklayacak şekilde bir savunma yapmasını güçleştirecek, engelleyecektir.   Savcılık ve yargılamayı yapacak hakim dosyanın tamamı hakkında bilgi sahibiyken, savunma makamı olan avukatlar, delilleri hiç görmeden, nasıl elde edildiğinden habersiz, dosyayı inceleyemeden isnat edilen iddialar karşısında savunma yapmaya çalışacaktır. Bu savunmanın ne kadar sağlıklı olacağı da tartışılır. Bu durumda avukatlık mesleği de büyük bir yara alır. Savunma mesleği etkisiz duruma düşer. Bununla silahların eşitliği ilkesi ile bir insan hakkı olan adil yargılanma hakkı da zarar görür.   Örneğin tutuklamaya itiraz yolu dolaylı olarak artık etkisiz ve neticesiz bir hal alacaktır. Erişemediğiniz bir dosyada, hangi delilin hukuka uygun, hangisinin hukuka aykırı elde edildiğini bilmeden, daha da önemlisi müvekkilinizin tam anlamıyla neyle suçlandığı konusunda bilgi sahibi olmadan yapacağınız itiraz kanımızca matbu bir formun doldurulup reddedileceğini bile bile müvekkilinize karşı itiraz edildi demekten ve sıra savmaktan ileriye gidemeyecektir.  Bilindiği üzere; Adalet tanrıçasının sembolik olarak gözlerinin bağlı olması; yargılama yaparken karşısındaki kişinin dil, din, ırk, cinsiyet ve statü ve benzeri kimlikler anlamında kim olduğunu görmeden, yasaların herkese eşit şekilde uygulanacağı anlamını taşır. Bu nedenle adalet tanrıçasının gözleri bağlıdır. Anılan yeni düzenleme ise; adeta adalet tanrıçasının gözlerindeki bu bağı oradan çözüp, savunma makamını temsil eden avukatların gözlerine bağlamak böylece, kapalı kapılar ardında denetimden uzak ve aleniyet ilkesine aykırı bir biçimde yargılama yapılması anlamına gelir. Çıkarılan yasa açıkça insan haklarına ve hürriyetlerine ve dahi basın ve hak arama özgürlüklerine müdahale demektir. Ülke gündeminde de bunun açık yansıması görülmektedir. Makul şüphe ile bir kısım basın ve yayın organları ve kişiler hakkında soruşturmaların yapılması ve makul şüphenin sınırlarının net olarak belirlenememesi soruşturmaların genişletilmesine ve tüm kişi , kurum, ve basın özgürlüklerini tehdit eder hale gelecektir. Bu nedenle kanun yapma tekniği ve dahi evrensel hukuk kuralları göz ardı edilerek yapılan yasayı kanun koyucunun bir kez daha gözden geçirmesi hayati bir önem taşımaktadır. Yukarıdaki hukuki değerlendirmeden hiç kimse bir ima veya yandaşlık çıkarmamalı, unutulmamalıdır ki, Kütahya Barosu hukukun üstünlüğüne inanmış, insan hak ve özgürlüklerine saygı duymuş ve daima Cumhuriyetin temel değerlerini savunmuştur. "
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve dorukmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.