16.Yüzyılda İngiltere' de veba salgını olur. Veba öldürücü ve bulaşıcı bir hastalıktır. Londra' da 60.000 civarında kişinin bu salgında öldüğü kaydediliyor. İnsanlar şaşkın. İnsanlar çaresiz Ölenlerin bile yanına yaklaşılamıyor. Kireç kuyularına bin bir tedbir alınarak atılıp üstü kapatılıyor. Böyle bir ortamda 4 kafadar ölü soygununu iş ediniyor. Ölenlerin, üzerinde,  evinde ne varsa gidip korkusuzca çalıyorlar. Herkes ölmüş yakınlarına uzaktan bakmaktan bile çekinirken bunlar, maskesiz, tedbirsiz gidip mesleğini icra ediyor. Halk bunlarında yakında vebaya yakalanıp öleceğini, çaldıklarının hayrını göremeyeceğini beklerken bunlar işine ara vermeden devam ediyor. Hastalanmıyor, ölmüyor. Sonra yetkililer yakalıyor. Sorguda diyorlar ki " tamam suçunuz belli, cezanız belli. Ancak bu işin sırrını söyleyin sizi affedelim " Sırrı söylüyorlar. Sır basit. Bildiğimiz " sirke" İşe çıkmadan önce sirke içiyor, elini yüzünü sirke ile yıkıyor ve işe koyuluyor. Sirkenin mikrop öldürücü, virüs öldürücü ciddi bir etkisi olduğunu uyanık hırsızlar, tabiplerden önce keşfetmişler. Günümüzde bazı büyük hırsızlar var. Çok teknik biçimde çalıyorlar. Herkes  çaldığını biliyor. Mal varlığındaki artışlar, dünü belliyken bu günkü şaşaalı hayatları ortada olan hırsızlar. Halk şaşkın bakıyor. Bazen bunlara özeniyor. Söylense de becerikli görüyor. Hatta alkışlıyor. Vebanın öldüremediği hırsızlar gibi bunlara hukuk düzeni bir şey yapamıyor. Bunlar "muteber kişi" muamelesi görüyor. Acaba diyorum. Acaba bu " muteber" kişiler bir çeşit sirke mi biliyor." " Elma sirkesi, üzüm sirkesi derken " muktedir sirkesi" mi icat ettiler." "Dokunulmaz sirkesi mi buldular" Yolsuzluk, hırsızlık, ahlaksızlık veba gibi yayılırken bunlara bir şey olmuyorsa mutlaka bildikleri bir " sirke" olmalı diye düşünüyorum. Yanlış mı düşünüyorum?