KSBÜ'de Ahde Vefa

Spor 12.09.2020 - 10:49, Güncelleme: 13.11.2023 - 06:33 8525+ kez okundu.
 

KSBÜ'de Ahde Vefa

Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesi (KSBÜ), Kütahya ve ülkemize değer katan kültür hazinelerimizin isimlerini yaşatmak ve nesilden nesile aktarmak için çalışmalarına devam ediyor. Düzenlenen törenle birlikte Hekim Sinan, Hisarlı Ahmet, Ahmet YAKUPOĞLU, Mehmet GÜRSOY, Sıtkı OLÇAR ve Gülten DAYIOĞLU’nun isimleri, KSBÜ’ nün konferans salonu ve dersliklerine verildi.
“Kütahya’ya Değer Katan Şahsiyetlerin İsimlerinin KSBÜ Tıp Fakültesi Konferans Salonu ve Dersliklerine Verilmesi Töreni”, pandemi kurallarına dikkat edilerek gerçekleşti. Kütahya protokolü ve sanatçıların katılımı ile Hekim Sinan Konferans Salonunda gerçekleşen tören, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Açılış konuşmasını Rektör Prof. Dr. Vural KAVUNCU yaptı. Rektör KAVUNCU: “Değerlerimizi Yaşatmaya Devam Edeceğiz” Rektör KAVUNCU, “Tören maalesef pandeminin gölgesinde gerçekleşti. Malumunuz olduğu üzere ülkemizi ve dünyayı da sıkıntıya sokan bu pandemi nedeniyle de esasen çok daha önce planladığımız bu töreni daha da fazla geciktirmeden ama gördüğünüz üzere bazı önlemlerle birlikte gerçekleştiriyoruz. Önemli olan burada bulunanların zarar görmemesi. Çok değerli büyüklerimiz de buradalar. Onun için mümkün olduğu kadar da kısa tutmak gayreti içinde olacağız. Ama doğrusu bu sevincimizi bu güzelliği paylaşmadan da geçemedik. "Amfilere Verilen İsimlerdeki Kişiler, Bizler İçin Ölümsüz" Sene 1982 okullar açılıyor, bendeniz heyecan içinde tıbbiyeye başlıyorum. Bize ilk gün dediler ki Tevfik SAĞLAM amfisine gideceksiniz. Orası neresi? Hiç alışkın olmadığımız bir tabir. Ve Böylece Tevfik SAĞLAM amfisine girdik. Şuan da İstanbul Fakültesinde Tevfik SAĞLAM amfisi yok ama ismiyle bizim için Hulusi BEHÇET var, Mazhar ÖZKAN var, Tevfik SAĞLAM var. Bu ustalar,10.000’lerce öğrencinin hafızasında, günlük yaşantılarında defalarca tekrar ettikleri olağan bir dil haline gelen önemli kişilerdir. Ülkeye neler kattıklarını böylece teker teker öğrendik. Diğer 1 nolu, 2 nolu amfiler aklımızda değil ama bu bahsettiğim şahsiyetlerle anılan amfiler hala aklımızda. "Kadim Medeniyetlerin Olduğu Kütahya'daki Değerlerimize Ahde Vefa" Biz evet yeni kurulan bir üniversiteyiz. Henüz yapılarımız itibariyle yeni kampüsümüzü oluşturamadık ama mevcut olan binamızda da bir çalışma yapıyoruz. Ne yapabiliriz diye düşündük ve bugün altı tane amfimize isim vermek şeklinde bir düşünce geliştirdik. Bu edindiğimiz intibalar üzerine yaptığımız teklifler bütün hocalarımız tarafından büyük bir memnuniyetle karşılandı. Büyük bir karşılık buldu. Ne var ki zorlandığımız konu Kütahya gibi kadim medeniyetlerin olduğu ve nice çok değerli insanları tarihte, geçmişte, günümüzde olan hepsini bir kaba nasıl olacak da sığdıracağız? O zaman biz dedik ki bir yerden başlayalım. İnşallah Allah yolumuzu açık eder. Yeni kampüste de yeni eğitim bloklarımız yeni binalarımız devam eder. "Öğrencilerimize Sadece Sağlık, Doktorluk, Hemşirelik Öğretmiyoruz" Hani şunu buradan beyan ediyorum. Bizim şu andaki yönetim irademiz bu yeni üniversitemizde de bu isim ve şahsiyetlerin olması ve yaşaması. Bakın biz üniversiteyi sadece mesleklerin icra edildiği ve öğretildiği bir yer olarak görmüyoruz. Üniversite aynı zamanda bir eğitim yuvasıdır. Eğitim derken bir hayat geleneği, yaşam kültürü ve anlayışı da birlikte verilir. Yani biz burada öğrencilerimize sadece sağlık, doktorluk, hemşirelik öğretmiyoruz. Öğrencilere değerlerini, memleketi, bu ülkeyi, bu vatanı, bu kültürü öğrenebilmeleri için de üstümüzde önemli bir görev var. "Değerlerimizin İsimlerini, Amfilerde Yaşatmaya Devam Edeceğiz" Ben şuna inanıyorum ki bugün açtığımız amfiler, yanındaki küçük o kitabeleri ile birlikte ve Allah nasip ederse, gelecekteki amfiler ve orada yine bir o kadar değerli olan şahsiyetlerimize, sanatçılarımıza, yazarlara ve önemli değer katan akil insanların isimlerini vermeye devam edeceğiz. Değerlerimizi yaşatmaya devam edeceğiz. Kütahya’mıza nasıl değer kattılarsa biz de onların kattığı değerlerden faydalanarak üniversitemize ve birlikte şahsiyetlerimize değer katmak istiyoruz.”   DPÜ Rektörü Kâzım UYSAL: “Rektör KAVUNCU İyi Bir Çığır Açtı” “Duygulanmamak mümkün değil.” diye konuşmasına başlayan Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Rektörü Prof. Dr. Kâzım UYSAL, “Böyle bir zamanı bize yaşattığı için hocamıza, ekibine, Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesi Senatosu’na çok teşekkür ediyoruz. İyi bir çığır açtınız sayın hocam. Dersliklerimizin Kütahya’nın çok değerli şahsiyetleri ile anılması lazımdı. Bu bir eksikti ve Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesinin dersliklerinden başlamış oldu. Bunu başlattığınız için hocam çok teşekkür ederim, çok sağ olun. Bu proje size aittir. "Master Planınn Merkezinde, Kütahya'nın Değerli Şahsiyetleri Olmalı" Geçen hafta Sayın Valimiz Ali ÇELİK, Kütahya Master Planı hazırlamamız için bize bir görev verdi. Ben vaat ediyorum ki Turizm çalışan, Arkeoloji çalışan, Tarih çalışan 30 kadar akademisyenimiz burada görev aldı. Benim onlara teklifim: Kütahya Master Planı hazırlanacaksa eğer bunun merkezine Kütahyalı değerli şahsiyetlerin yerleştirilmesidir. "Kütahya Görünmezse, Sorumlusu Bizleriz" Biliyorsunuz Master planlarında bir hedef lazım, öncelik lazım. Biz öncelliğimizi ve hedefimizi Kütahya’nın bu değerli şahsiyetlerine Hisarlı Ahmet’ine, Ahmet YAKUPOĞLU’na, Şair Şeyhi’ye hasredeceğiz. Kütahya’ya emeği geçmiş Kütahya’nın değerli şahsiyetleri kim varsa onları yükselteceğiz, görünür hale getireceğiz. Kütahya eğer görünmez ise Kütahya bilinmez ise emin olun bunun sorumlusu biziz. Yani şu anda yaşayan bizleriz. Çünkü Kütahya kendine yetmiş ve kendini aşmış. Fakat biz bunu gösterememişiz. Bundan sonra bu başlangıç olarak düşünelim, bu etkinlikler artarak devam edecektir. "Ahmet YAKUPOĞLU Müzesi, Bitmek Üzere" Ahmet YAKUPOĞLU özelinde de şunu söylemek isterim: Kütahya Dumlupınar Üniversitesi olarak biz elimizden gelen her şeyi yapacağız. Müze bitti bitmek üzere, tefrişat projeleri hazırlandı. Yakın zamanda müzeyi açacağız ve bütün eserlerini bu müzede sergileyip halkımızın istifadesine sunacağız. Dediğim gibi, Kütahya Turizm Master Planını belki de Ahmet YAKUPOĞLU’nun merkezi yapacağız. "Çinili Cami İle İlgili, Aklın ve Bilimin Çerçevesinde Ne Yapılması Gerekiyorsa Yapacağız" Çinili Camii hususunda geldiğimiz nokta da çözüme çok yakınız. Şuana kadar sadece rapor için 500.000TL harcamışız. Yine harcayacağız. Çünkü gönderdiğimiz bilim insanları farklı şeyler söylüyorlar, gönlümüzden farklı şeyler geçiyor. Bunun için Sayın Valimiz Ali ÇELİK’in teklifiyle bir ekibe daha gönderelim diye düşündük. ODTÜ’lü sahasında çok etkin bir grup yönlendirdik. O ekip raporunu hazırlamak üzere. Son raporuna da geldikten sonra yine sizlere, basınımıza açık bir çalıştay yaparak, aklın, ilmin çerçevesinde ne yapılması gerekiyorsa yapacağız.” dedi. Protokol konuşmalarının ardından isimleri verilen sanatçıların kendileri ve temsilcileri duygularını paylaştılar ve kendilerine çiçek takdim edildi. Naiflik göstererek Mustafa HİSARLI eşine çiçeği takdim ederek örnek bir davranış sergilerken, akabinde Mehmet GÜRSOY da aynı davranışı gösterdi. “Çarelerin Çaresi, ŞEYH-ÜL ŞUARA HEKİM SİNAN, ” Germiyanlı Şeyhi olarak da bilinen Hekim Sinan hakkında bilgi veren Sosyal Bilgiler Öğretmeni Kerem TÜRKÜRESİN, “Hekim Sinan Kütahyalıdır. İlk eğitimini Kütahya’nın önemli şahsiyetlerinden olan Ahmedi’den almıştır. Tıp tahsili için İran’a gitmiştir. Burada aynı zamanda edebiyat tahsili de yapmıştır. Hacı Bayram Veli’ye tabii olmuştur. Kütahya’ya gelir gelmez ilk işi eczane açmak olmuştur böylelikle Kütahya halkını tedavi etmeye başlamıştır. Müthiş bir göz doktorudur. Hatta Hekim Sinan hayatı boyunca gülerek anlattığı bir anısı vardır: Bir gün Hekim Sinan’a gözünden rahatsız bir hasta gelir. Bana bir akçelik tedavi uygular mısın param bu kadar?  diye sorar. Hekim Sinan’da tedaviyi uyguluyor fakat tedaviyi uyguladığı kişi Hekim Sinan’ın gözünden rahatsız olduğunu anlayıp ben sana iki akçe vereyim bir akçe de kendine tedavi uygula der ve bu olay Hekim Sinan’ın çok hoşuna gider ve hayatı boyunca anlattığı bir olay olarak kalır. Hekim Sinan; Osmanlı Devleti'nin İlk Özel Doktoru'dur Bunun dışında saray doktorluğu da yapmıştır. Germiyanoğulları 2.Yakup Bey’in doktorluğunu yapmıştır. Yine o zamanlar Çelebi Mehmet Karaman seferine çıkmıştır fakat bir rahatsızlığı vardır. Hekim SİNAN: "İnsanların Hastalıklarının, En Temel Sebebi Stres" O zamanlar hekimler Çelebi Mehmet’in dermanını bulamamışlardır. Daha sonra Çelebi Mehmet’in yanındakiler efendim Kütahya’da çok meşhur bir tabip var bir de onu çağıralım derler. Bu Çelebi Mehmed’in hoşuna gider. Hekim Sinan gelip tedaviyi yaptıktan sonra Çelebi Mehmet’in sıkıntısının stres olduğunu belirtmiştir. İyi bir zaferin hastalığının tedavisi olduğunu söyler. Mehmet Çelebi Karamanoğulları Beyliği’ni yenince şifa bulmuş olur. Yine aynı şekilde Çelebi Mehmet’in oğlu olan 2. Muradın da tabipliğini yapar, birçok önemeli ismin tedavisini gerçekleştirmiştir. Böylelikle Osmanlı Devleti’nin ilk özel doktoru olarak tarihe geçmiştir. İnsanların hastalıklarının en temel sebebinin stres olduğunu söylemiştir. Hekim Sinan'ın Tüm Eserleri, Şifa Verici Bilgiler İçerir Edebi yönüne değinecek olursam Türk Divan Edebiyatı’nda Hiciv türünde ilk eser olan "Harname" adlı bir kitap yazıyor. Onu da şöyle anlatır: Çelebi Mehmet’i tedavi ettikten sonra Çelebi Mehmet Kütahya’da bir köyü ona tımar olarak hediye eder. Hekim Sinan tımar aldığı köye giderken eski tımar sahipleri tarafından saldırıya uğrar daha sonra hem kendisini hem yaşanan olayı eleştirmek adına bu eseri kaleme alır. Yine Hekim Sinan’ın şöyle bir özelliği var: Tıp Risalesi yazarken veya Divan Edebiyatı’nda manzumeler yazarken insanları bilgilendirici örnekler vermektedir. Örnek vermek gerekirse bir risalesinde tavşan etinden bahsetmiştir. Tavşan etinin özelliği kuru ve hararetlidir. Tavşan etini yerseniz Şişmanlıktan zayıflığa dönersiniz. Fakat çok uyursunuz bunun da şifası kişniş üzümü ile kimyondur. Bu anlamda baktığımızda Divan Edebiyatı’nda vermiş olduğu eserler bile tıbbi anlamda insanlara şifa verici bilgiler vermektedir. Bulunduğumuz salonu Hekim Sinan’ın ismini verdiği için Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Vural KAVUNCU’ya teşekkür ederim.” diye ifadeler kullandı. Mustafa HİSARLI: Kütahya, Çamurundan Çil Olur Üstünü Siz Saymayın Hisarlı Ahmet hakkında konuşma yapan TRT sanatçısı oğlu Mustafa HİSARLI, “ İnsanlar için değerli olan şeyler vardır mesela çöldesiniz şapkanız yok güneş tepenizde o sıcakta altına mı bakarsınız suya mı? Su o an sizin için değerli. Aslında insanoğlunun kıymetli ve değerli olanın farkına varmaları çok güzel bir şey. İstanbul’a gittiğim zaman Kütahya nasıl bir yer diye sorduklarında Çamurundan çil olur üstünü siz saymayın derdim. "Kütahya, Hisarlı Ahmet ile Anılır" Hisarlı Ahmet de birçok değerli şahsiyet gibi değeri sonradan anlaşılıp yaşatılan bir Kütahyalı değerdir. Onun oğlu olmaktan iftihar ediyorum. Kütahya sözcüğü Hisarlı Ahmet ile anılır. Rahmetli babam derdi ki Kütahya’ da 3 tane Ahmet var Saatçi Ahmet, Ressam Ahmet, Hisarlı Ahmet. Duygu yüklüyüm. Kütahya denilince Hisarlı Ahmet akla gelir. Babam benim için çok değerli. Oğlum okumak istersen ceketimi satar okuturum derdi. Babamın bana verdiği değerin karşılığını verdim diye düşünüyorum. HİSARLI AHMET’in Sazı KSBÜ’ye Bağışlandı Babamın bağlamasını getirdim, size hediye etmek istiyorum. İsminin buraya verilmesi beni onurlandırdı. Sağlıcakla kalın.” dedi. Sazı teslim alan Rektör KAVUNCU, “Çok büyük bir jest, emanet. Rektörlüğümüzde çok iyi muhafaza edeceğiz.” diyerek, Mustafa HİSARLI’ya teşekkür etti. Keşke Her Şehrin, Bir Ahmet YAKUPOĞLU’su Olsa Ahmet YAKUPOĞLU’nun öğrencisi Hidayet ŞEN, YAKUPOĞLU gibi büyük bir şahsiyeti anlatmanın mümkün olmadığını vurgulayarak şunları söyledi: YAKUPOĞLU, Minyatür Sanatçısı, Neyzen Yetiştiricisi, Tezhip Ustası'dır “Ahmet YAKUPOĞLU her ne kadar ressam olarak anılsa da aynı zamanda Levni’den sonra yetişmiş en büyük minyatür sanatçısı ve 40’tan fazla neyzen yetiştirip, Kütahya’yı neyzenler beldesi haline getirmiş bir şahsiyettir. Aynı zamanda tezhip meraklılarının Kütahya ve İzmir’de gelişmeleri adına birçok program düzenlemiştir. Ordinaryüs Süheyl ÜNVER, YAKUPOĞLU İçin Dönüm Noktasıdır  Kütahya'ya el yazma eserler yazmak üzere gelen Ordinaryüs Süheyl ÜNVER ile tanışması Ahmet YAKUPOĞLU için çok önemlidir. Ahmet YAKUPOĞLU lise yıllarında resme çok meraklı olduğu halde İstanbul’da ki Güzel Sanatlar Fakültesi’ne girebilmek için kendi gayretiyle İstanbul’a gidip bir takım araştırmalar yapar ama mümkün olmadığını görünce ümitsizlik içinde Kütahya’ya geri döner. Daha sonra el yazma eserler üzerine çalışmak için gelen Süheyl ÜNVER beyle Kütüphane Müdür’ü Hamdi beyin yardımıyla tanışır. Süheyl ÜNVER hoca Ahmet beyin kuru kalemle yaptığı çalışmaları görünce heyecanlanır ve elindeki kitaptan bir bölüm okuduktan sonra ondan resmetmesini ister. Ahmet YAKUPOĞLU da resmi kısa süre de tamamlar. Kütüphanede ki çalışmalardan sonra Süheyl ÜNVER Ahmet YAKUPOĞLU’nu İstanbul Üniversitesi’ne götürür. Süheyl ÜNVER Hoca, Ahmet YAKUPOĞLU’nun yeteneğini görüp ona bir baba şefkatiyle yaklaşmıştır. Hatta o günlere ait şu anıyı çok anlatırdı büyük usta. Süheyl ÜNVER beyle yürürken bir gün bana, oğlum Ahmet Atatürk’ün bir sözü vardır:”Efendiler Mebus olabilirsiniz, Vekil olabilirsiniz hatta Reis-i Cumhur olabilirsiniz ama sanatkâr olamazsınız. Sanatkâr da olabilirsiniz ama insan olmak lazım dedi.”Ahmet Bey de bizlere yanında olduğumuz zamanlarda ‘Efendim insan olmak lazım.’ derdi. Hedefi, Kütahya'nın Betonlaşmadan Önceki Halini Resmetmekti Ahmet Bey’in üniversite bittikten sonraki hedefi hemen Kütahya’ya dönüp Kütahya’nın betonlaşmadan önceki halini resmetmekti.  YAKUPOĞLU Kütahya’nın betonlaşmadan önceki dönemini resmetti. Eserlerini, DPÜ'ye Bağışlamıştır 1300’e yakın resmi vardır. Resimlerini, kitaplarını yaklaşık 20’ye yakın minyatürünü sonraki nesillere aktarılabilmesi için Dumlupınar Üniversitesi’ne bağışlamıştır. Eserleri şuan da Dumlupınar Üniversitesi’nin korumasındadır. Çinili Camii ile ilgili sorunlarda çözülürse Ahmet beyin emanetlerine sahip çıkmış olacağız. Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nin bu salonlardan birisine ismini vermesi adına da teşekkür ediyorum. Sağ olun var olun. İnşallah gelecek nesillere isminin aktarılması adına çok önemli bir şey.” Mehmet GÜRSOY: Çini, Göz Musikisidir Çiniciliği göz musikisi olarak değerlendiren Sanatçı Mehmet GÜRSOY, dünyanın pek çok ülkesinde onure edildiğini ifade ederek, “Ama kendi toprağımda onore edilmek kadar güzel bir duygu yok benim için. Bu anlamda Rektörümüz Vural KAVUNCU Beyefendi’ye sonsuz şükranlarımı arz ediyorum. Bu bir gönül alma hadisesi. Bugün de bizim gönlümüzü alan Sayın Rektörümüze teşekkür ediyoruz. Hepinize saygılar sunuyorum.” dedi. Nida OLÇAR: “İnsan İsminin Anıldığı Son Ana Kadar Yaşar” Sanatçı Sıtkı OLÇAR’ın kızı Nida OLÇAR babası hakkında yaptığı konuşmada, “İnsan isminin anıldığı son ana kadar yaşar derdi, rahmetli babam. Bugün Kütahya’ya yön veren sanatçılarımızın ismini Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesinde yaşatan Rektörümüz Sayın Vural KAVUNCU Bey’e çok teşekkür ediyorum. Sıtkı Usta ‘Beni önce dünya tanıdı, sonra ülkem tanıdı, daha sonra memleketim Kütahya tanıdı’ derdi. Çok sevdiği Kütahya’sında gösterilen bu ahde vefa örneği bizim için çok kıymetli. Ailem adına da size şükranlarımı, teşekkürlerimi sunuyorum.” şeklinde konuştu. Gülten DAYIOĞLU: “Kütahyalı Sanatçılara Ölümsüzlük Katacak Olan Bu Etkinlikte Adımın Yer Alması, Beni Onurlandırdı” Pandemi ve sağlık sorunundan dolayı video bağlantısıyla yaptığı konuşmada Gülten DAYIOĞLU şunları söyledi: “Bütün varlığımla hepinizi sevgiyle kucaklıyorum. Kütahyalı sanatçılara ölümsüzlük katacak olan bu etkinlikte adımın yer alması beni hem sevindirdi, hem de onurlandırdı. Tıp fakültelerinden birinde benim adım anılacak ne mutlu bana. Değerli, Sayın Rektörümüz Vural KAVUNCU Beyefendi ve ekibinin gerçekleştirmekte olduğu etkinlikte aranızda bulunup coşkumu, teşekkürlerimi sunabilmeyi çok isterdim. Ancak çok istediğim halde katılamadım. Üniversite yönetimi başta olmak üzere tüm sanatçı dostlarımı ve bu anlamlı etkinliğe katkı sağlayan gönül insanlarıyla konuklarımızı yüreğimle selamlıyorum. Tekrar tekrar teşekkür ediyorum.” Konuşmacılara KSBÜ Rektörü Prof. Dr. Vural KAVUNCU, DPÜ Rektörü Kâzım Uysal, KSBÜ Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Ahmet Çekirdekçi ve Prof. Dr. Duygu Perçin Renders ile birlikte İl Sağlık Müdürü Dr. Mehmet ERŞAN tarafından çiçek takdim edildi. Konuşmaların ardından isimlendirilen konferans salonu ve dersliklerin kurdele kesimi ile açılışları gerçekleşti. Her salonun kurdelesi farklı sanatçılar tarafından kesildi. Rektör KAVUNCU, “İsimlendirilen konferans salonu ve dersliklerimiz Kütahya’ya hayırlı olsun.” dedi.  - DORUK Nida Kocaman
Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesi (KSBÜ), Kütahya ve ülkemize değer katan kültür hazinelerimizin isimlerini yaşatmak ve nesilden nesile aktarmak için çalışmalarına devam ediyor. Düzenlenen törenle birlikte Hekim Sinan, Hisarlı Ahmet, Ahmet YAKUPOĞLU, Mehmet GÜRSOY, Sıtkı OLÇAR ve Gülten DAYIOĞLU’nun isimleri, KSBÜ’ nün konferans salonu ve dersliklerine verildi.

“Kütahya’ya Değer Katan Şahsiyetlerin İsimlerinin KSBÜ Tıp Fakültesi Konferans Salonu ve Dersliklerine Verilmesi Töreni”, pandemi kurallarına dikkat edilerek gerçekleşti. Kütahya protokolü ve sanatçıların katılımı ile Hekim Sinan Konferans Salonunda gerçekleşen tören, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Açılış konuşmasını Rektör Prof. Dr. Vural KAVUNCU yaptı.

Rektör KAVUNCU: “Değerlerimizi Yaşatmaya Devam Edeceğiz”

Rektör KAVUNCU, “Tören maalesef pandeminin gölgesinde gerçekleşti. Malumunuz olduğu üzere ülkemizi ve dünyayı da sıkıntıya sokan bu pandemi nedeniyle de esasen çok daha önce planladığımız bu töreni daha da fazla geciktirmeden ama gördüğünüz üzere bazı önlemlerle birlikte gerçekleştiriyoruz. Önemli olan burada bulunanların zarar görmemesi. Çok değerli büyüklerimiz de buradalar. Onun için mümkün olduğu kadar da kısa tutmak gayreti içinde olacağız. Ama doğrusu bu sevincimizi bu güzelliği paylaşmadan da geçemedik.

"Amfilere Verilen İsimlerdeki Kişiler, Bizler İçin Ölümsüz"

Sene 1982 okullar açılıyor, bendeniz heyecan içinde tıbbiyeye başlıyorum. Bize ilk gün dediler ki Tevfik SAĞLAM amfisine gideceksiniz. Orası neresi? Hiç alışkın olmadığımız bir tabir. Ve Böylece Tevfik SAĞLAM amfisine girdik. Şuan da İstanbul Fakültesinde Tevfik SAĞLAM amfisi yok ama ismiyle bizim için Hulusi BEHÇET var, Mazhar ÖZKAN var, Tevfik SAĞLAM var. Bu ustalar,10.000’lerce öğrencinin hafızasında, günlük yaşantılarında defalarca tekrar ettikleri olağan bir dil haline gelen önemli kişilerdir. Ülkeye neler kattıklarını böylece teker teker öğrendik. Diğer 1 nolu, 2 nolu amfiler aklımızda değil ama bu bahsettiğim şahsiyetlerle anılan amfiler hala aklımızda.

"Kadim Medeniyetlerin Olduğu Kütahya'daki Değerlerimize Ahde Vefa"

Biz evet yeni kurulan bir üniversiteyiz. Henüz yapılarımız itibariyle yeni kampüsümüzü oluşturamadık ama mevcut olan binamızda da bir çalışma yapıyoruz. Ne yapabiliriz diye düşündük ve bugün altı tane amfimize isim vermek şeklinde bir düşünce geliştirdik. Bu edindiğimiz intibalar üzerine yaptığımız teklifler bütün hocalarımız tarafından büyük bir memnuniyetle karşılandı. Büyük bir karşılık buldu. Ne var ki zorlandığımız konu Kütahya gibi kadim medeniyetlerin olduğu ve nice çok değerli insanları tarihte, geçmişte, günümüzde olan hepsini bir kaba nasıl olacak da sığdıracağız? O zaman biz dedik ki bir yerden başlayalım. İnşallah Allah yolumuzu açık eder. Yeni kampüste de yeni eğitim bloklarımız yeni binalarımız devam eder.

"Öğrencilerimize Sadece Sağlık, Doktorluk, Hemşirelik Öğretmiyoruz"

Hani şunu buradan beyan ediyorum. Bizim şu andaki yönetim irademiz bu yeni üniversitemizde de bu isim ve şahsiyetlerin olması ve yaşaması. Bakın biz üniversiteyi sadece mesleklerin icra edildiği ve öğretildiği bir yer olarak görmüyoruz. Üniversite aynı zamanda bir eğitim yuvasıdır. Eğitim derken bir hayat geleneği, yaşam kültürü ve anlayışı da birlikte verilir. Yani biz burada öğrencilerimize sadece sağlık, doktorluk, hemşirelik öğretmiyoruz. Öğrencilere değerlerini, memleketi, bu ülkeyi, bu vatanı, bu kültürü öğrenebilmeleri için de üstümüzde önemli bir görev var.

"Değerlerimizin İsimlerini, Amfilerde Yaşatmaya Devam Edeceğiz"

Ben şuna inanıyorum ki bugün açtığımız amfiler, yanındaki küçük o kitabeleri ile birlikte ve Allah nasip ederse, gelecekteki amfiler ve orada yine bir o kadar değerli olan şahsiyetlerimize, sanatçılarımıza, yazarlara ve önemli değer katan akil insanların isimlerini vermeye devam edeceğiz. Değerlerimizi yaşatmaya devam edeceğiz. Kütahya’mıza nasıl değer kattılarsa biz de onların kattığı değerlerden faydalanarak üniversitemize ve birlikte şahsiyetlerimize değer katmak istiyoruz.”

 

DPÜ Rektörü Kâzım UYSAL: “Rektör KAVUNCU İyi Bir Çığır Açtı”

“Duygulanmamak mümkün değil.” diye konuşmasına başlayan Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Rektörü Prof. Dr. Kâzım UYSAL, “Böyle bir zamanı bize yaşattığı için hocamıza, ekibine, Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesi Senatosu’na çok teşekkür ediyoruz. İyi bir çığır açtınız sayın hocam.

Dersliklerimizin Kütahya’nın çok değerli şahsiyetleri ile anılması lazımdı. Bu bir eksikti ve Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesinin dersliklerinden başlamış oldu. Bunu başlattığınız için hocam çok teşekkür ederim, çok sağ olun. Bu proje size aittir.

"Master Planınn Merkezinde, Kütahya'nın Değerli Şahsiyetleri Olmalı"

Geçen hafta Sayın Valimiz Ali ÇELİK, Kütahya Master Planı hazırlamamız için bize bir görev verdi. Ben vaat ediyorum ki Turizm çalışan, Arkeoloji çalışan, Tarih çalışan 30 kadar akademisyenimiz burada görev aldı. Benim onlara teklifim: Kütahya Master Planı hazırlanacaksa eğer bunun merkezine Kütahyalı değerli şahsiyetlerin yerleştirilmesidir.

"Kütahya Görünmezse, Sorumlusu Bizleriz"

Biliyorsunuz Master planlarında bir hedef lazım, öncelik lazım. Biz öncelliğimizi ve hedefimizi Kütahya’nın bu değerli şahsiyetlerine Hisarlı Ahmet’ine, Ahmet YAKUPOĞLU’na, Şair Şeyhi’ye hasredeceğiz. Kütahya’ya emeği geçmiş Kütahya’nın değerli şahsiyetleri kim varsa onları yükselteceğiz, görünür hale getireceğiz. Kütahya eğer görünmez ise Kütahya bilinmez ise emin olun bunun sorumlusu biziz. Yani şu anda yaşayan bizleriz. Çünkü Kütahya kendine yetmiş ve kendini aşmış. Fakat biz bunu gösterememişiz. Bundan sonra bu başlangıç olarak düşünelim, bu etkinlikler artarak devam edecektir.

"Ahmet YAKUPOĞLU Müzesi, Bitmek Üzere"

Ahmet YAKUPOĞLU özelinde de şunu söylemek isterim: Kütahya Dumlupınar Üniversitesi olarak biz elimizden gelen her şeyi yapacağız. Müze bitti bitmek üzere, tefrişat projeleri hazırlandı. Yakın zamanda müzeyi açacağız ve bütün eserlerini bu müzede sergileyip halkımızın istifadesine sunacağız. Dediğim gibi, Kütahya Turizm Master Planını belki de Ahmet YAKUPOĞLU’nun merkezi yapacağız.

"Çinili Cami İle İlgili, Aklın ve Bilimin Çerçevesinde Ne Yapılması Gerekiyorsa Yapacağız"

Çinili Camii hususunda geldiğimiz nokta da çözüme çok yakınız. Şuana kadar sadece rapor için 500.000TL harcamışız. Yine harcayacağız. Çünkü gönderdiğimiz bilim insanları farklı şeyler söylüyorlar, gönlümüzden farklı şeyler geçiyor. Bunun için Sayın Valimiz Ali ÇELİK’in teklifiyle bir ekibe daha gönderelim diye düşündük. ODTÜ’lü sahasında çok etkin bir grup yönlendirdik. O ekip raporunu hazırlamak üzere. Son raporuna da geldikten sonra yine sizlere, basınımıza açık bir çalıştay yaparak, aklın, ilmin çerçevesinde ne yapılması gerekiyorsa yapacağız.” dedi.

Protokol konuşmalarının ardından isimleri verilen sanatçıların kendileri ve temsilcileri duygularını paylaştılar ve kendilerine çiçek takdim edildi. Naiflik göstererek Mustafa HİSARLI eşine çiçeği takdim ederek örnek bir davranış sergilerken, akabinde Mehmet GÜRSOY da aynı davranışı gösterdi.

“Çarelerin Çaresi, ŞEYH-ÜL ŞUARA HEKİM SİNAN, ”

Germiyanlı Şeyhi olarak da bilinen Hekim Sinan hakkında bilgi veren Sosyal Bilgiler Öğretmeni Kerem TÜRKÜRESİN, “Hekim Sinan Kütahyalıdır. İlk eğitimini Kütahya’nın önemli şahsiyetlerinden olan Ahmedi’den almıştır. Tıp tahsili için İran’a gitmiştir. Burada aynı zamanda edebiyat tahsili de yapmıştır. Hacı Bayram Veli’ye tabii olmuştur. Kütahya’ya gelir gelmez ilk işi eczane açmak olmuştur böylelikle Kütahya halkını tedavi etmeye başlamıştır. Müthiş bir göz doktorudur.

Hatta Hekim Sinan hayatı boyunca gülerek anlattığı bir anısı vardır: Bir gün Hekim Sinan’a gözünden rahatsız bir hasta gelir. Bana bir akçelik tedavi uygular mısın param bu kadar?  diye sorar. Hekim Sinan’da tedaviyi uyguluyor fakat tedaviyi uyguladığı kişi Hekim Sinan’ın gözünden rahatsız olduğunu anlayıp ben sana iki akçe vereyim bir akçe de kendine tedavi uygula der ve bu olay Hekim Sinan’ın çok hoşuna gider ve hayatı boyunca anlattığı bir olay olarak kalır.

Hekim Sinan; Osmanlı Devleti'nin İlk Özel Doktoru'dur

Bunun dışında saray doktorluğu da yapmıştır. Germiyanoğulları 2.Yakup Bey’in doktorluğunu yapmıştır. Yine o zamanlar Çelebi Mehmet Karaman seferine çıkmıştır fakat bir rahatsızlığı vardır.

Hekim SİNAN: "İnsanların Hastalıklarının, En Temel Sebebi Stres"

O zamanlar hekimler Çelebi Mehmet’in dermanını bulamamışlardır. Daha sonra Çelebi Mehmet’in yanındakiler efendim Kütahya’da çok meşhur bir tabip var bir de onu çağıralım derler. Bu Çelebi Mehmed’in hoşuna gider. Hekim Sinan gelip tedaviyi yaptıktan sonra Çelebi Mehmet’in sıkıntısının stres olduğunu belirtmiştir. İyi bir zaferin hastalığının tedavisi olduğunu söyler. Mehmet Çelebi Karamanoğulları Beyliği’ni yenince şifa bulmuş olur. Yine aynı şekilde Çelebi Mehmet’in oğlu olan 2. Muradın da tabipliğini yapar, birçok önemeli ismin tedavisini gerçekleştirmiştir. Böylelikle Osmanlı Devleti’nin ilk özel doktoru olarak tarihe geçmiştir. İnsanların hastalıklarının en temel sebebinin stres olduğunu söylemiştir.

Hekim Sinan'ın Tüm Eserleri, Şifa Verici Bilgiler İçerir

Edebi yönüne değinecek olursam Türk Divan Edebiyatı’nda Hiciv türünde ilk eser olan "Harname" adlı bir kitap yazıyor. Onu da şöyle anlatır: Çelebi Mehmet’i tedavi ettikten sonra Çelebi Mehmet Kütahya’da bir köyü ona tımar olarak hediye eder. Hekim Sinan tımar aldığı köye giderken eski tımar sahipleri tarafından saldırıya uğrar daha sonra hem kendisini hem yaşanan olayı eleştirmek adına bu eseri kaleme alır. Yine Hekim Sinan’ın şöyle bir özelliği var: Tıp Risalesi yazarken veya Divan Edebiyatı’nda manzumeler yazarken insanları bilgilendirici örnekler vermektedir. Örnek vermek gerekirse bir risalesinde tavşan etinden bahsetmiştir. Tavşan etinin özelliği kuru ve hararetlidir. Tavşan etini yerseniz Şişmanlıktan zayıflığa dönersiniz. Fakat çok uyursunuz bunun da şifası kişniş üzümü ile kimyondur. Bu anlamda baktığımızda Divan Edebiyatı’nda vermiş olduğu eserler bile tıbbi anlamda insanlara şifa verici bilgiler vermektedir. Bulunduğumuz salonu Hekim Sinan’ın ismini verdiği için Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Vural KAVUNCU’ya teşekkür ederim.” diye ifadeler kullandı.

Mustafa HİSARLI: Kütahya, Çamurundan Çil Olur Üstünü Siz Saymayın

Hisarlı Ahmet hakkında konuşma yapan TRT sanatçısı oğlu Mustafa HİSARLI, “ İnsanlar için değerli olan şeyler vardır mesela çöldesiniz şapkanız yok güneş tepenizde o sıcakta altına mı bakarsınız suya mı? Su o an sizin için değerli. Aslında insanoğlunun kıymetli ve değerli olanın farkına varmaları çok güzel bir şey. İstanbul’a gittiğim zaman Kütahya nasıl bir yer diye sorduklarında Çamurundan çil olur üstünü siz saymayın derdim.

"Kütahya, Hisarlı Ahmet ile Anılır"

Hisarlı Ahmet de birçok değerli şahsiyet gibi değeri sonradan anlaşılıp yaşatılan bir Kütahyalı değerdir. Onun oğlu olmaktan iftihar ediyorum. Kütahya sözcüğü Hisarlı Ahmet ile anılır. Rahmetli babam derdi ki Kütahya’ da 3 tane Ahmet var Saatçi Ahmet, Ressam Ahmet, Hisarlı Ahmet. Duygu yüklüyüm. Kütahya denilince Hisarlı Ahmet akla gelir. Babam benim için çok değerli. Oğlum okumak istersen ceketimi satar okuturum derdi. Babamın bana verdiği değerin karşılığını verdim diye düşünüyorum.

HİSARLI AHMET’in Sazı KSBÜ’ye Bağışlandı

Babamın bağlamasını getirdim, size hediye etmek istiyorum. İsminin buraya verilmesi beni onurlandırdı. Sağlıcakla kalın.” dedi. Sazı teslim alan Rektör KAVUNCU, “Çok büyük bir jest, emanet. Rektörlüğümüzde çok iyi muhafaza edeceğiz.” diyerek, Mustafa HİSARLI’ya teşekkür etti.

Keşke Her Şehrin, Bir Ahmet YAKUPOĞLU’su Olsa

Ahmet YAKUPOĞLU’nun öğrencisi Hidayet ŞEN, YAKUPOĞLU gibi büyük bir şahsiyeti anlatmanın mümkün olmadığını vurgulayarak şunları söyledi:

YAKUPOĞLU, Minyatür Sanatçısı, Neyzen Yetiştiricisi, Tezhip Ustası'dır

“Ahmet YAKUPOĞLU her ne kadar ressam olarak anılsa da aynı zamanda Levni’den sonra yetişmiş en büyük minyatür sanatçısı ve 40’tan fazla neyzen yetiştirip, Kütahya’yı neyzenler beldesi haline getirmiş bir şahsiyettir. Aynı zamanda tezhip meraklılarının Kütahya ve İzmir’de gelişmeleri adına birçok program düzenlemiştir.

Ordinaryüs Süheyl ÜNVER, YAKUPOĞLU İçin Dönüm Noktasıdır

 Kütahya'ya el yazma eserler yazmak üzere gelen Ordinaryüs Süheyl ÜNVER ile tanışması Ahmet YAKUPOĞLU için çok önemlidir. Ahmet YAKUPOĞLU lise yıllarında resme çok meraklı olduğu halde İstanbul’da ki Güzel Sanatlar Fakültesi’ne girebilmek için kendi gayretiyle İstanbul’a gidip bir takım araştırmalar yapar ama mümkün olmadığını görünce ümitsizlik içinde Kütahya’ya geri döner. Daha sonra el yazma eserler üzerine çalışmak için gelen Süheyl ÜNVER beyle Kütüphane Müdür’ü Hamdi beyin yardımıyla tanışır. Süheyl ÜNVER hoca Ahmet beyin kuru kalemle yaptığı çalışmaları görünce heyecanlanır ve elindeki kitaptan bir bölüm okuduktan sonra ondan resmetmesini ister. Ahmet YAKUPOĞLU da resmi kısa süre de tamamlar. Kütüphanede ki çalışmalardan sonra Süheyl ÜNVER Ahmet YAKUPOĞLU’nu İstanbul Üniversitesi’ne götürür. Süheyl ÜNVER Hoca, Ahmet YAKUPOĞLU’nun yeteneğini görüp ona bir baba şefkatiyle yaklaşmıştır. Hatta o günlere ait şu anıyı çok anlatırdı büyük usta. Süheyl ÜNVER beyle yürürken bir gün bana, oğlum Ahmet Atatürk’ün bir sözü vardır:”Efendiler Mebus olabilirsiniz, Vekil olabilirsiniz hatta Reis-i Cumhur olabilirsiniz ama sanatkâr olamazsınız. Sanatkâr da olabilirsiniz ama insan olmak lazım dedi.”Ahmet Bey de bizlere yanında olduğumuz zamanlarda ‘Efendim insan olmak lazım.’ derdi.

Hedefi, Kütahya'nın Betonlaşmadan Önceki Halini Resmetmekti

Ahmet Bey’in üniversite bittikten sonraki hedefi hemen Kütahya’ya dönüp Kütahya’nın betonlaşmadan önceki halini resmetmekti.  YAKUPOĞLU Kütahya’nın betonlaşmadan önceki dönemini resmetti.

Eserlerini, DPÜ'ye Bağışlamıştır

1300’e yakın resmi vardır. Resimlerini, kitaplarını yaklaşık 20’ye yakın minyatürünü sonraki nesillere aktarılabilmesi için Dumlupınar Üniversitesi’ne bağışlamıştır. Eserleri şuan da Dumlupınar Üniversitesi’nin korumasındadır. Çinili Camii ile ilgili sorunlarda çözülürse Ahmet beyin emanetlerine sahip çıkmış olacağız. Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nin bu salonlardan birisine ismini vermesi adına da teşekkür ediyorum. Sağ olun var olun. İnşallah gelecek nesillere isminin aktarılması adına çok önemli bir şey.”

Mehmet GÜRSOY: Çini, Göz Musikisidir

Çiniciliği göz musikisi olarak değerlendiren Sanatçı Mehmet GÜRSOY, dünyanın pek çok ülkesinde onure edildiğini ifade ederek, “Ama kendi toprağımda onore edilmek kadar güzel bir duygu yok benim için. Bu anlamda Rektörümüz Vural KAVUNCU Beyefendi’ye sonsuz şükranlarımı arz ediyorum. Bu bir gönül alma hadisesi. Bugün de bizim gönlümüzü alan Sayın Rektörümüze teşekkür ediyoruz. Hepinize saygılar sunuyorum.” dedi.

Nida OLÇAR: “İnsan İsminin Anıldığı Son Ana Kadar Yaşar”

Sanatçı Sıtkı OLÇAR’ın kızı Nida OLÇAR babası hakkında yaptığı konuşmada, “İnsan isminin anıldığı son ana kadar yaşar derdi, rahmetli babam. Bugün Kütahya’ya yön veren sanatçılarımızın ismini Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesinde yaşatan Rektörümüz Sayın Vural KAVUNCU Bey’e çok teşekkür ediyorum. Sıtkı Usta ‘Beni önce dünya tanıdı, sonra ülkem tanıdı, daha sonra memleketim Kütahya tanıdı’ derdi. Çok sevdiği Kütahya’sında gösterilen bu ahde vefa örneği bizim için çok kıymetli. Ailem adına da size şükranlarımı, teşekkürlerimi sunuyorum.” şeklinde konuştu.

Gülten DAYIOĞLU: “Kütahyalı Sanatçılara Ölümsüzlük Katacak Olan Bu Etkinlikte Adımın Yer Alması, Beni Onurlandırdı”

Pandemi ve sağlık sorunundan dolayı video bağlantısıyla yaptığı konuşmada Gülten DAYIOĞLU şunları söyledi: “Bütün varlığımla hepinizi sevgiyle kucaklıyorum. Kütahyalı sanatçılara ölümsüzlük katacak olan bu etkinlikte adımın yer alması beni hem sevindirdi, hem de onurlandırdı. Tıp fakültelerinden birinde benim adım anılacak ne mutlu bana. Değerli, Sayın Rektörümüz Vural KAVUNCU Beyefendi ve ekibinin gerçekleştirmekte olduğu etkinlikte aranızda bulunup coşkumu, teşekkürlerimi sunabilmeyi çok isterdim. Ancak çok istediğim halde katılamadım. Üniversite yönetimi başta olmak üzere tüm sanatçı dostlarımı ve bu anlamlı etkinliğe katkı sağlayan gönül insanlarıyla konuklarımızı yüreğimle selamlıyorum. Tekrar tekrar teşekkür ediyorum.”

Konuşmacılara KSBÜ Rektörü Prof. Dr. Vural KAVUNCU, DPÜ Rektörü Kâzım Uysal, KSBÜ Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Ahmet Çekirdekçi ve Prof. Dr. Duygu Perçin Renders ile birlikte İl Sağlık Müdürü Dr. Mehmet ERŞAN tarafından çiçek takdim edildi.

Konuşmaların ardından isimlendirilen konferans salonu ve dersliklerin kurdele kesimi ile açılışları gerçekleşti. Her salonun kurdelesi farklı sanatçılar tarafından kesildi. Rektör KAVUNCU, “İsimlendirilen konferans salonu ve dersliklerimiz Kütahya’ya hayırlı olsun.” dedi.  - DORUK Nida Kocaman

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve dorukmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.