KUTSO Meclis Başkanı Nafi GÜRAL: Devlet ve Millet Olarak, Bu Ekonomik Savaşın Üstesinden Geleceğiz

(İHA) - İhlas Haber Ajansı | 20.08.2018 - 14:59, Güncelleme: 13.11.2023 - 06:33 2871+ kez okundu.
 

KUTSO Meclis Başkanı Nafi GÜRAL: Devlet ve Millet Olarak, Bu Ekonomik Savaşın Üstesinden Geleceğiz

 KUTSO Meclis Başkanı Nafi GÜRAL, Meslek Komiteleri ortak toplantısında Ülkemizdeki ekonomik saldırılar sonrası meydana gelen sallantıyı devlet ve millet olarak el ele verip üstesinden gelmek zorunda olduklarını belirtti.   KUTSO Meclis Başkanı Nafi GÜRAL: "Burada anlatacaklarım benim kişisel görüşlerim, kişisel yorumlarım ve şirketlerimde uyguladığım tedbirlerin sizlerle paylaşılmasından ibarettir.    Bildiğiniz  gibi ben hep pozitif düşünür, hesaplı hareket ederim. Anlatacaklarımı doğru yorumlayabilmeniz için kendimle ilgili bir sonucu sizlerle paylaşmak istiyorum.    Ben, yatırımlarını 1/3 veya 1/2  öz kaynak, kalanını kredi alarak yaparım, sadece özel bankalardan kredi alırım, devlet bankasından aldığım kredi yoktur. Yaptığım yatırımlardan aldığım kredi borçlarım, tamı tamına ikiye katlandı. Katlanmasaydı, bir-iki fabrika daha yapmak imkanım olacaktı. Olsun,  umutlarımı yitirmedim, Türkiye’nin selamete çıkacağına, yeniden güzel günlere  ulaşacağımız ümidimi  hep canlı tutacağım.  Unutmayalım ki, her şeyimizi kaybedebiliriz ama moralimizi sağlam tutup, umutlarımızı   muhafaza  edersek, tekrar kazanırız. Umutlarımız kaybedersek, sonumuz gelmiş demektir. Beni bu anlamda dinlemenizi rica ediyorum.    Son zamanların flaş konusu ABD ile ilişkilerimiz ve yaşanan gerginlik. Yaşanan bu gerginliğin insanları nasıl tedirgin ettiğini, umutlarını, Sevinç’lerini nasıl zaafa uğrattığını üzülerek görüyoruz.    Olayların gelişimini izlersek, 24 Haziran seçim sonuçlarından sonra tırmanmaya başladığını  görüyoruz. Bu gerçeklerden yola çıkarsak, batılı ülkelerin seçim sonuçlarından memnun olmadığını, ihtimaller arasında yer verebiliriz.   Geçmişte Batı ile ilişkilerimizi hatırlatsak, 2003 yılında TBMM tarafından  reddedilen tezkere sonrasında bile Türkiye’ye karşı böylesine insafsız, mesnetsiz, hukuksuz zarar verme operasyonları yapılmadı. Peki, ne oldu da böyle çirkinlikler uygulanmaya başladı?     Rahip olayı tek başına amaç değil, kabul etmemiz halinde, karşılanamayacak talepler peş peşe gelecektir. Şu anda hapis değil, evinde. İsteseler diplomatik kuralları uygulayarak alıp götürürler, ama götürmüyorlar, defteri açık tutmak istiyorlar.   Bilindiği gibi, diplomaside şimdiye kadar hiç rastlanmamış biçimde tweet mesajları ile hükümetlere değil, doğrudan halka Mesajlar verilerek halkın panik yapması sağlanıyor. Bundan da anlaşılıyor ki, siyasi çözüm  istenmiyor, halkın rahatsız edilerek sonradan gündeme getirecekleri senaryolara zemin hazırlıyorlar.   Gene tweet mesajı ile iki bakanımıza, Amerika’da olmayan mal varlıklarının dondurulduğu tehdidi geliyor. Amaç, olmayan mal varlığını dondurmak değil, kendi bakanlıklarını son derece başarılı yöneten iki bakanımızın görevden ayrılması ve Bakanlık çalışmalarının zaafa uğratılması, yeni senaryoların devreye alınması amaçlanıyor.   Bu senaryoları devreye alan irade neden böyle davranıyor sorusuna cevap ararsak, Kasım ayında yapılacak senato seçimlerinin etkili olduğunu söyleyen otoritelere hak verebiliriz.    Bunlar sadece bize değil, Çin, Rusya, Meksika, K.Kore, hatta Kanada  gibi ülkelere karşı ekonomik yaptırım uyguladığını görüyoruz. Biz sadece bu yaptırımların varlığını ifade etmekle yetineceğiz, yeterli bilgi sahibi olmadığımız için sebep-sonuç ilişkilerine girmeyeceğiz, ancak şunu söyleyebilirim, bu yaptırımlar sahibine zarar olacak dönecektir. 10 yıla kalmadan ömrü olanlar bu sonucu göreceklerdir.    Dolar basanları bekleyen bir başka risk ise, dünya para birimi olarak kabul edildiği yıllarda, 0,888 gram altın bloke edilerek, karşılığında  1 $ basılıyor idi. sonraları bu kural bir tarafa bırakılarak karşılıksız basılmaya başlandı. Şu anda $ karşılığı  bloke edilmiş altın yok. Dünya yeni bir para birimine geçecektir. Digital para dahil, değişik seçeneklerin gündeme geleceği günleri içimizdeki gençler belki görebilir ama çocuklarımız mutlaka görecektir.   Yıllardan beri yaşadığımız terör olaylarına bakarsak, arkasında dost bildiğimiz müttefiklerin olduğu gerçeğini görebiliriz.  Bu pencereden baktığımızda, bu ülkeler ile yaptığımız ittifakın amacının eşit paylaşım ve dayanışma olması gerektiği halde bize eşit muamelesi yapılmadığını görüyoruz.  Kendilerini güçlü gören ülkeler,  ittifakın diğer ülkelerini kendi çıkarları için kullanmak istemeleri gerçeğini görürüz   Yaşadığımız ekonomik savaşın ayrıntılarını anlatmayacağım, çünkü hepimiz biliyoruz. Durum tespiti yapmak yerine, ekonomik savaşta uluslararası koalisyona karşı yenik düşmemek için topyekün iş dünyası olarak canla başla çalışmalıyız. Çanakkale’de, Dumlupınar’da verilen mücadele ne ise, bu ekonomik savaşta da aynı inançla ülkemizi selamete çıkaracağız.    İktidarı beğenmeme kredimiz kesinlikle yok. Etrafında kenetlenmek, ekonomi kulvarında top yekün savaşmak zorundayız. İşimiz kolay değil ama imkansız hiç değil. Yeter ki başarıya inanalım.    Bu vesile ile, Türkiye’de kazandıklarını  dövize çevirip yurt dışına götürenlere mesajım olacak, bu dövizleri geri getirin. Bu dövizlerin kazanılmasında tedarikçi olarak veya çalışarak, veya satın alarak katkı veren 80 milyonun hakkı var. Bu haklar, helal olmaz.   Büyük Atatürk’ün şu sözlerini tekrar hatırlayalım. Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden rahat yaşamanın yollarını aramayı alışkanlık haline getirmiş  milletler, evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini daha sonrada istikballerini kaybetmeye mahkumdur.    Selamete çıkmak için çalışacağız, hem de her zamankinden daha çok çalışacağız, doğru hesaplar yapıp, ayağımızı yere sağlam basarak gözlerimizi zirvelerden ayırmayacağız. Felaket tellallarına itibar etmeyeceğiz,  Yenilmeyeceğimize, Başaracağımıza inanarak kendimiz için, 80 milyon vatandaşımız için, ülkemiz için ekonomik savaştan galip çıkacağız.      Böyle olağanüstü durumlarla karşılaştığımızda iki tercihimiz olduğunu düşünüyorum. Ya kaderinize razı olacaksınız, akan sele kendinizi bırakıp, ne olacaksa olacak, ya da kurtulmak için var gücünüzle mücadele edip, kendinizi kurtaracaksınız. Ben şirketlerim için ikinci yolu tercih edenlerdenim.   Başka makul ve mantıklı çözüm önerisi var ise, can kulağı ile dinleyip, peşinden gidelim" dedi. - DORUK
 KUTSO Meclis Başkanı Nafi GÜRAL, Meslek Komiteleri ortak toplantısında Ülkemizdeki ekonomik saldırılar sonrası meydana gelen sallantıyı devlet ve millet olarak el ele verip üstesinden gelmek zorunda olduklarını belirtti.   KUTSO Meclis Başkanı Nafi GÜRAL: "Burada anlatacaklarım benim kişisel görüşlerim, kişisel yorumlarım ve şirketlerimde uyguladığım tedbirlerin sizlerle paylaşılmasından ibarettir.    Bildiğiniz  gibi ben hep pozitif düşünür, hesaplı hareket ederim. Anlatacaklarımı doğru yorumlayabilmeniz için kendimle ilgili bir sonucu sizlerle paylaşmak istiyorum.    Ben, yatırımlarını 1/3 veya 1/2  öz kaynak, kalanını kredi alarak yaparım, sadece özel bankalardan kredi alırım, devlet bankasından aldığım kredi yoktur. Yaptığım yatırımlardan aldığım kredi borçlarım, tamı tamına ikiye katlandı. Katlanmasaydı, bir-iki fabrika daha yapmak imkanım olacaktı. Olsun,  umutlarımı yitirmedim, Türkiye’nin selamete çıkacağına, yeniden güzel günlere  ulaşacağımız ümidimi  hep canlı tutacağım.  Unutmayalım ki, her şeyimizi kaybedebiliriz ama moralimizi sağlam tutup, umutlarımızı   muhafaza  edersek, tekrar kazanırız. Umutlarımız kaybedersek, sonumuz gelmiş demektir. Beni bu anlamda dinlemenizi rica ediyorum.    Son zamanların flaş konusu ABD ile ilişkilerimiz ve yaşanan gerginlik. Yaşanan bu gerginliğin insanları nasıl tedirgin ettiğini, umutlarını, Sevinç’lerini nasıl zaafa uğrattığını üzülerek görüyoruz.    Olayların gelişimini izlersek, 24 Haziran seçim sonuçlarından sonra tırmanmaya başladığını  görüyoruz. Bu gerçeklerden yola çıkarsak, batılı ülkelerin seçim sonuçlarından memnun olmadığını, ihtimaller arasında yer verebiliriz.   Geçmişte Batı ile ilişkilerimizi hatırlatsak, 2003 yılında TBMM tarafından  reddedilen tezkere sonrasında bile Türkiye’ye karşı böylesine insafsız, mesnetsiz, hukuksuz zarar verme operasyonları yapılmadı. Peki, ne oldu da böyle çirkinlikler uygulanmaya başladı?     Rahip olayı tek başına amaç değil, kabul etmemiz halinde, karşılanamayacak talepler peş peşe gelecektir. Şu anda hapis değil, evinde. İsteseler diplomatik kuralları uygulayarak alıp götürürler, ama götürmüyorlar, defteri açık tutmak istiyorlar.   Bilindiği gibi, diplomaside şimdiye kadar hiç rastlanmamış biçimde tweet mesajları ile hükümetlere değil, doğrudan halka Mesajlar verilerek halkın panik yapması sağlanıyor. Bundan da anlaşılıyor ki, siyasi çözüm  istenmiyor, halkın rahatsız edilerek sonradan gündeme getirecekleri senaryolara zemin hazırlıyorlar.   Gene tweet mesajı ile iki bakanımıza, Amerika’da olmayan mal varlıklarının dondurulduğu tehdidi geliyor. Amaç, olmayan mal varlığını dondurmak değil, kendi bakanlıklarını son derece başarılı yöneten iki bakanımızın görevden ayrılması ve Bakanlık çalışmalarının zaafa uğratılması, yeni senaryoların devreye alınması amaçlanıyor.   Bu senaryoları devreye alan irade neden böyle davranıyor sorusuna cevap ararsak, Kasım ayında yapılacak senato seçimlerinin etkili olduğunu söyleyen otoritelere hak verebiliriz.    Bunlar sadece bize değil, Çin, Rusya, Meksika, K.Kore, hatta Kanada  gibi ülkelere karşı ekonomik yaptırım uyguladığını görüyoruz. Biz sadece bu yaptırımların varlığını ifade etmekle yetineceğiz, yeterli bilgi sahibi olmadığımız için sebep-sonuç ilişkilerine girmeyeceğiz, ancak şunu söyleyebilirim, bu yaptırımlar sahibine zarar olacak dönecektir. 10 yıla kalmadan ömrü olanlar bu sonucu göreceklerdir.    Dolar basanları bekleyen bir başka risk ise, dünya para birimi olarak kabul edildiği yıllarda, 0,888 gram altın bloke edilerek, karşılığında  1 $ basılıyor idi. sonraları bu kural bir tarafa bırakılarak karşılıksız basılmaya başlandı. Şu anda $ karşılığı  bloke edilmiş altın yok. Dünya yeni bir para birimine geçecektir. Digital para dahil, değişik seçeneklerin gündeme geleceği günleri içimizdeki gençler belki görebilir ama çocuklarımız mutlaka görecektir.   Yıllardan beri yaşadığımız terör olaylarına bakarsak, arkasında dost bildiğimiz müttefiklerin olduğu gerçeğini görebiliriz.  Bu pencereden baktığımızda, bu ülkeler ile yaptığımız ittifakın amacının eşit paylaşım ve dayanışma olması gerektiği halde bize eşit muamelesi yapılmadığını görüyoruz.  Kendilerini güçlü gören ülkeler,  ittifakın diğer ülkelerini kendi çıkarları için kullanmak istemeleri gerçeğini görürüz   Yaşadığımız ekonomik savaşın ayrıntılarını anlatmayacağım, çünkü hepimiz biliyoruz. Durum tespiti yapmak yerine, ekonomik savaşta uluslararası koalisyona karşı yenik düşmemek için topyekün iş dünyası olarak canla başla çalışmalıyız. Çanakkale’de, Dumlupınar’da verilen mücadele ne ise, bu ekonomik savaşta da aynı inançla ülkemizi selamete çıkaracağız.    İktidarı beğenmeme kredimiz kesinlikle yok. Etrafında kenetlenmek, ekonomi kulvarında top yekün savaşmak zorundayız. İşimiz kolay değil ama imkansız hiç değil. Yeter ki başarıya inanalım.    Bu vesile ile, Türkiye’de kazandıklarını  dövize çevirip yurt dışına götürenlere mesajım olacak, bu dövizleri geri getirin. Bu dövizlerin kazanılmasında tedarikçi olarak veya çalışarak, veya satın alarak katkı veren 80 milyonun hakkı var. Bu haklar, helal olmaz.   Büyük Atatürk’ün şu sözlerini tekrar hatırlayalım. Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden rahat yaşamanın yollarını aramayı alışkanlık haline getirmiş  milletler, evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini daha sonrada istikballerini kaybetmeye mahkumdur.    Selamete çıkmak için çalışacağız, hem de her zamankinden daha çok çalışacağız, doğru hesaplar yapıp, ayağımızı yere sağlam basarak gözlerimizi zirvelerden ayırmayacağız. Felaket tellallarına itibar etmeyeceğiz,  Yenilmeyeceğimize, Başaracağımıza inanarak kendimiz için, 80 milyon vatandaşımız için, ülkemiz için ekonomik savaştan galip çıkacağız.      Böyle olağanüstü durumlarla karşılaştığımızda iki tercihimiz olduğunu düşünüyorum. Ya kaderinize razı olacaksınız, akan sele kendinizi bırakıp, ne olacaksa olacak, ya da kurtulmak için var gücünüzle mücadele edip, kendinizi kurtaracaksınız. Ben şirketlerim için ikinci yolu tercih edenlerdenim.   Başka makul ve mantıklı çözüm önerisi var ise, can kulağı ile dinleyip, peşinden gidelim" dedi. - DORUK
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve dorukmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.